60

305 24 9
                                    

Herkese Selam ! Bu bölümden sonra Sezon finaline adım adım yaklaşıyor olacaksınız.Şimdiden bu bilgilendirmeyi yapayım dedim.Herneyse, keyifli okumalar dilerim...



Uyarı:Bu hikayedeki tüm karakterler hayal üründür.+18 niteliğinde olup büyük ölçüde şiddet içerir.Başlayacak olanlar lütfen bunu dikkate alıp öyle başlasınlar.Psikolojisi sağlam olanlara ithafen...

Bu bir delinin iyileşme hikayesi değil aklı olanların delirmesinin hikayesidir...

Bölüm 60:

'Düşlediğim gerçeklikten, bir hayal olduğunu görerek ve pes ederek gidiyorum.Ruhlarımızı sıkı sıkıya bağlayan bu köprünün buluşma noktasını terk ediyorum.

Gidiyorum.'




🔱 KEYİFLİ OKUMALAR 🔱

Başımı pencereye yavaşça yasladım ve kuruyan boğazımın acısını umursamadan yutkundum.O sırada önümdeki koltukta oturan Edim bana bir su şişesi uzattı.Titreyen elimi uzatıp şişeyi aldım ve kendimin bile duymadığı
sesle teşekkür ettim.Ya da içimden ettim.
Bilemedim.Tek bildiğim şuan beynimin her şeyi reddetmesi ve hiçbir şey düşünmek istememesiydi.Onca olandan sonra aklım şimdi başıma gelmiş gibi kayıtsız tavrımı bir kenara bırakmış ve hüzne boğulmuştum.Yaşadığım evrenin doğaüstü duvarları bana keskin bir çizgi çizmişti.Ben onları görmekten her sefer kaçmış gibiydim.Ancak Aragorn'un bana söylediği son sözlerinden ve gözlerimin içine o son bakışından sonra kendime gelmiş gibiydim.Veya kim bilir... Kendimden gitmiş...

Sahi, aklım başıma yeni mi geliyordu yoksa aklımın başımdan gidişini mi
yeni algılıyordum ?

Iıhhmm...

Dudaklarımın arasından ince bir inilti şeklinde çıkan bu sessiz nida alnımı ovuşturup gittikçe katlanan baş ağrısını çekmemin bir sonucuydu.O düşünceler...
O hisler bana o kadar ağır geliyordu ki şuan nerde olduğunu bilmediğim ve belki de benden kilometrelerce uzağa kaçıp gitmiş olan Aragorn'un karanlık ve ısdırap dolu ruhunun gölgesinden sürüklenen ve sanki uzun zehirli tırnakları olan o ruhun pençeleri beynimin içine saplanıyordu.Sağlığımı her açıdan mahvederken en kötüsü de kendimi kaybettiğimi hissetmemdi.
Evet, en kötüsü buydu.Berbat, yorgun, kayıp ve çaresiz.Öfkeli ama acı çeken...
Güçlü fakat son derecede yılgın...

Umutsuz.

Uraz yavaşça frene dokundu ve arabayı sonunda evin önüne getirmiş oldu.
Yorgun ve kayıtsız bir şekilde doğruldum.Edim, kapımı açtı.Arabadan çıktım.Eve baktım.Gayet sakin bir yerde bulunan, iki katlı sade fakat zevkli.
Aragorn'un zevki...

Çok fazla dikkat etmeden içeri girdim.
Anlaşılan yine olduğumuz yeri terk etmemiz gereken işlere bulaşmış.Veya Grant'ı denizin dibine yollamadan bunu yapmıştı ? Hatta belkide burası sadece alternatif bir yerdi.Artık değişikliklerini sorgulamıyor sadece ayak uyduruyordum.Adımlarım duraksadı ve etrafa baktım.

"Odanız üst kattan ikinci oda efendim." Uraz'a sadece kafamı salladım ve mutfak olduğunu uzaktan gördüğüm yere ilerledim.Çünkü dalgınlıktan arabada Edim'den aldığım suyu bile içmeyi unutmuştum.Bir bardak kapıp su doldurmaya başladım.Tam o an gözlerim kısıldı.Ve bir şey... Bir anı-

Bekleyişle bakan gözler, bir yabancı...
Boğazım kesiliyor gibi hissediyorum.
Elim şah damarıma giderken oksijen son derece acımasız davranmaya başlıyor.
Ve sonra derin bir hüzün hissediyorum.
Bir şeyler söyleniyor ya da söylüyorum.
Fakat net değil duymuyorum.Ancak sonumun gelmesi uzun sürmüyor ve göğsümün yandığını, ordan bir şey koparıldığını hissediyorum.Bu... Kalbim.
Nefes alamıyorum ve tanıdık olmayan o yabancının gözlerine bakıyorum. Ölüyorum...

KARANLIK LORDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin