52

350 22 22
                                    

Uyarı:Bu hikayedeki tüm karakterler hayal üründür.+18 niteliğinde olup büyük ölçüde şiddet içerir.Başlayacak olanlar lütfen bunu dikkate alıp öyle başlasınlar.Psikolojisi sağlam olanlara ithafen...

Bu bir delinin iyileşme hikayesi değil aklı olanların delirmesinin hikayesidir...

Bölüm 52:

"Doktorum değil misin ?"

"Hastanım."



Dikkat !: Bu bölümde cinsel içerikli erotik sahnelere, şiddete, vahşete, kana ve psikolojik açıdan zararlı sahnelere yer verilmiştir.Hassas kişiler rahatsız olabilir.Lütfen bunu dikkate alarak okuyunuz...







🔱 KEYİFLİ OKUMALAR 🔱

Milena'dan


Kan dolu kadehi bir dikişte bitirip yatağımın yanındaki komodine koydum.
Dudaklarımı yaladım ve ayağa kalktım.
Yatmaktan sıkılmıştım.Canım dışarı çıkmak istedi.Yavaşça yürüdüm ve odadan çıktım.Akata'yla konuştuğum günden bu yana Aragorn daha sık ortalardan kaybolmaya başlamıştı.
Bazen geliyor damar yolundan beni kanıyla besliyor sonra hiçbir şey demeden beni uyumaya ikna edip gidiyordu.Gecenin bir yarısında geliyor ve yine hiçbir şey demeden acayip bir şekilde evi terk ediyordu.Bu sırada ise olduğumuz yerdeki güvenlik artmıştı.
Evin etrafını dolanıyor ancak Aragorn'un başıma diktiği adamlar yüzünden eve dönmek zorunda kalıyordum.Bana soğuk davranıyor hatta hiç konuşmuyordu.Tamamen içe dönmüş ve agrasif bir karaktere dönüşmüştü.Artık onu anlamak için daha çok çaba sarf ediyordum ama buna rağmen ruhuna ulaşamıyordum.Nedense benden uzak duruyor ve yüzüme bile bakma gereği duymuyordu.Tüm bu gerçekler yalnızlığıma ve amaçsızlığıma ağır bir şekilde darbe vuruyordu.Aragorn'dan ne bekliyordum bilmiyordum ama bana böyle davranmasına da inkar edilemez bir şekilde üzülüyordum.

Bahçeye çıktığımda gözlerim yine onu aradı.Bir haftadır olduğu gibi... Ancak bulamadı.Bir haftadır olduğu gibi...
Umutsuzlukla evin önündeki koltuklara yürüdüm ve oturdum.İleride, çok ileride deniz vardı.Camdan korkulukların üstünden rahatça görünüyordu. Oturduğum yerden ise, cam korkulukların saydam görünüşünün üzerinden daha uzakta görünüyordu.

Dalgın bir şekilde denizi izlerken aklıma Aragorn'un deniz mavisi gözleri geliyordu.Ne zaman o yokken burda otursam onun gözleri de burda oluyordu.Maviliğini ne kadar az görsem de karşımda, sarılarına alışkın olsam da en fazla bu deniz bana onu hatırlatıyordu.

"Neden burdasın ?" Duyduğum sesle irkildim ve sağıma baktım.Yanı başımda duruyordu.Ama ben farketmemiştim hiç.İçimde birden bir özlem hissettim.
Sanki yıllardır yokmuş gibi hissettim.
Oysa onu zor da olsa görüyordum.
Öyle ise neden ? Neden böyle hissediyordum ?

"Bilmem.Sıkıldım." dedim yalnızca.Sesim ifadesiz çıkmıştı.Oysa gayet üzgündüm.
Birkaç saniye sessiz kalıp beni izledi.
Ardından konuştu:

"Üşümüyor musun ?" Dedi.Yeniden ona baktım.Üşüyorum demek istedim.
Ama bana sarılmasındansa ceketini vermesinden korktum.

"Üşüyorum." Dedim yine de.Belkilere sığmak istedim.

"Öyle ise eve gir." Dedi.Gözlerim bu beklenmedik çıkışıyla deniz mavisi gözlerine çıktı.İfadesiz ve sert yüzü gözlerinin acımtrak hissiyatını bana ulaştırdı.Yavaşça kalktım.Yanından geçtim ve eve yürüdüm.Ona bir şeyler söyleyebilirdim.Kavga edebilirdik.Ya da duygularımı ifade edebilir zırlayabilirdim.Ama her ikisinin de bana hiçbir şey katmayacağını biliyordum.
Kara bir hüzün beni hiç olmadığı kadar içine çekiyordu.Sanki başıma gelen her şeyin yeni yeni farkına varıyordum ve kafayı yiyordum.Sessizlik beni acıtıyordu.Korkum soyutlaşmıştı.
Neredeyse ikinci kez ölmek... Bundan kurtulup kan içmek... Bunu normalleştirmek... Beni paramparça ettiğini hissettiğim bir adama bağlılık duymak sınırlarımı zorlayan değil yok eden ve oldukça ileri götüren şeylerdi.
Hiçbir yerden kaçamıyor ve hiçbir yere sığınamıyordum.Mesela şuan hangi şehirde olduğumuzu değil hangi ülkede olduğumuzu bile bilmiyordum. Etrafımdaki her şeyi kaybetmek bir yana ben kendimi kaybediyordum.

KARANLIK LORDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin