kurutulmuş çiçekler kumpanyası

65 11 7
                                    

Bugün Xiao Zhan olayından sonra yazdığım ikinci mektup bu. Hiç uyuyamadım çünkü bedenim endişeler içindeydi.

Xiao Zhan'ın o hale düşmesinin sebebinin tuttuğu oruç olduğunu öğrendiğimden beri Tanrı'ya ve biraz da ona kızgındım. Bağlılığımızı en iyi yoldan göstermek ve korumaya çalıştığımız irademize sahip çıkmak neden günlerce, haftalarla aç acına oradan oraya savrulmakla sonuçlanıyordu ki?

Xiao Zhan'sa deli miydi, Tanrı aşkına! Kendine zarar veriyordu. Bu beni öfkelendirdi. Azla yavaş ve sakin sakin yetinmek varken ağzına tek lokma sürmeden kim bilir kaç gün geçirdi. Zaten dirençsiz bir bedene sahip olan o çocuk beni öyle bir korkutuyor ki bunun sonuçlarının ne olacağını kestiremiyorum artık.

Yalnızca çarşıya gittim, boğuluyor gibi hissettiğimden kendimi dışarı nasıl attım Tanrı bilir. Koşarak kaçtım sanki, bir daha geri dönmek istemedim. Fakat geride onu bıraktığımı fark ettiğimde adımlarım sekteye uğradı. Arkadaşım da değildi, yine de bu kadar üzerine düşüp onu koruyup kollama isteğimi zar zor bastırıyordum.

Bıraksalar, bir müsaade etseler bana onu kollarımın arasında saklardım.

O yaşlı hanımefendinin tezgahının önüne gittim. Yeni tütsüler ve taze kurutulmuş çiçekler tezgahın en önüne yerleştirilmişti. Aralarından birini gördüğümde gözlerimin önünde Xiao Zhan'ın yüzü belirdi. Kızarık gözleri ve kırmızı dudakları ayaküstü iç çekmeme sebep olsa da dükkanın içinden çıkıp da gelen o kadın neticesinde aklımdakiler farklı yerlere savruldu.

Elime bir çiçek demeti tutuşturdu, lavanta olduğunu söyledi. Ve ardından ekledi: Yeni geldiler, dedi. Gücü ve ihtişamı simgeler, eşine vermek istersen de sadakat yemini etmiş olursun.

O an burukça güldüğümü hatırlıyorum. Ben bir rahibim hanımefendi bundan mütevellit evlenmem yasak, diyebildim. Sesimdeki kırıklığı fark etmemesini umdum ama umduğumun aksine o bunu fark edip bana üzgünce gülümsedi.

Beni küçücük hissettirdi.

Bir nedenden dolayı çiçekleri kabul ettim. Azarlanacak olsam da odamın taş yığınından biraz hallice olması bile beni mutlu ediyordu çünkü. Parasını vermek istedim, uzattığım el birkaç kez geri itildi. Sonunda pes ettim ve teşekkürlerimi sundum.

Çarşıda biraz daha dolaştım, birkaç antikacı dükkanının önünden geçtim. Sıralanmış dükkanların ortasında bir yerde de bir fırın olduğunu fark ettim. Aslında ekmek sevmezdim fakat kenarda gördüğüm marmelatlı çörekler gözümü aldı. Sonuç olarak kendime bir Xiao Zhan'a iki tane marmelatlı çörek aldım. Benimki portakallıydı, onunkiyse hem portakallı hem çikolatalı.

Öylece veremeyeceğimin bilincindeydim, hatta herhangi bir iletişimimizin olmaması gibi bunu ona vermek gibi de bir zorunluluğum yoktu. Oysa yalnızca içimden onu kalkındırmak gelmişti. Mutlu etmek ve o renksiz halinden onu çekip almak.

Kahverengi bir kese kağıdının içine koyulan çöreklerden kendiminkini yürürken yedim, tatlıydı. Keseyi güzelce katladım ve üzerine de lavantaları koydum. Yatakhaneye gidip odama bırakacaktım aslında bunları, bir an için gözüm korkmuştu çünkü onun ne tepki vereceğini bilmiyordum.

Endişe etmekse benim açımdan oldukça haklı bir isyandı.

Sora sora odasını buldum, öyle heyecan yapmıştım ki göğsüm delinecek gibiydi. Kapıyı halsizce açtı. Yorgunluğu çökük yüzünden okunurken dağılmış görüntüsüne diyecek yoktu. Ses etmeden bekledim. Önce kaşlarını çattı, benim neden orada olduğumu anlamaya çalıştı sonra elimdekilere doğru baktı. Gözleri kocaman oldu.

İtiraf etmek gerekirse ufaktan güzeldi tepkisi.

Aceleyle bir adım geriledi, benden korktuğunu düşündüm bir kez daha. Sadece bunlar senin için, diyebildim. Sesimin titremesi beni yerin dibine soktuğu için üzerini kapatmak adına hemen başka bir şey söyledim:

Tanrı umarım ki en kısa zamanda seni kaybettiğin sağlığına kavuşturur.

Ses etmeden öylece beklediği için soğuk terler döktüm ama buna değdi. Öyle güzel kıkırdadı ki dizlerimin bağı çözüldü. Bir yere tutunma ihtiyacı hissetsem de onun karşısında olduğum için dik durmaya çalıştım. Kabarık saçları tamamen dağınıktı ve bu onu öylesine güzel göstermişti ki göğsüm sancıdı.

Son cümleyi yazarken de aynısı oldu.

Saftı, duruydu, temizdi ve naifti. Ona baktığım zaman bir daha bakma gereği duymak beni yoruyordu. Elimdekileri alması için hafifçe keseyi salladım. Çok belli değildi hareketim. Fark edip elimdekileri aldı. Çiçek demetini kolu arasına sıkıştırırken bir kez daha kıkırdadı.

Parmaklarımın onunkilerin üzerinde gezmesini, en azından ufacık da olsa dokunmasını dilemiştim aslında. O an sanki arkamdan biri bana hızla yaklaşmış ve kulağımın dibine kadar girip acıyla fısıldamış gibi irkildim.

Yasak.

Güzeller güzeli ve ulaşılmaz Xiao Zhan.

Bana yasak kılınan Xiao Zhan.

Ne kadar yaklaşsam da ömrümün sonuna kadar uzak kalacak Xiao Zhan.

Var daha acısı?

yeşil mandalinalar⁴, yizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin