Şu sıralar düşünüyorum da bu mektupları yazmak gün geçtikçe zor hale geliyor benim için çünkü Xiao Zhan'ın ve diğer her şeyin bana giderek uzaklaşmasını üstüne üstlük gittikçe daha da imkansızlaşmasını izlemek içimde var olan tüm enerjimi, tüm hevesimi söndürdü.
Belki de saatlerdir odamdan dışarı çıkamayışımın sebebini düşünüyorum. Yediğim dayaklardan dolayı diğerlerinden çekinmem mi, vücudumu kaldıramayacak hale gelmem mi yoksa Xiao Zhanla yüzleşmekten korkmam mı karar veremedim.
Aptal Yibo, senin o ufacık aklın nelere yeter ki?
Akıllı olsan bir saniye beklemez kaçar gidersin buradan.
Bu gereksiz ısrarının sebebi beklediğin gibi sana gelmeyecek, hayallerinde ne kurduysan gerçekleşmeyecek fakat takılı kaldığın ve yaşamak için sebep olarak gördüğün nokta günden güne seni yok ediyor.
Midem büzüşüyormuş gibi hissediyorum. Öyle bir inat ettim ki peder bana koşarak gelip ayaklarıma da kapansa defalarca özür de dilese asla ağzımı açıp onun vicdanını hafifletecek bir şey demezdim.
O aptal adamın bana vurduğu çatı altında ne yemek yerdim ne de o iğrenç ellerini ayet okumak için kaldırdığı esnada ona eşlik ederdim. Beslediğim öfke ve kendime denk göremediğim gurur gittikçe içimde büyüdü, tıpkı bir çığ gibi içimde biriktirdiğim ve sineye çektiğim diğer tüm olumsuz duyguları da içine alarak gittikçe devleşti.
Bununla beraber şu dizginlenemeyişim başıma her seferinde daha da büyük bir bela açacak.
Uyarıcı bakışlardan sertçe hitabete, kınayıcı uyarıdan cezalara ve en sonunda da bayılana kadar yenilen dayaktan kısıtlanan özgürlüğe.
Kafamı toparlayamıyorum, saçmalıyor muyum?
Kağıtlarım azaldığı için idareli kullanmak zorundayım.
Yorgunum.
Bedensel yorgunluğumdan ziyade zihnim yorgun gibi. Düşünmekte de zorluk çekiyorum. Var olan anıları bile doğru düzgün anımsayamadım. Varım yoğum Xiao Zhan oldu.
O nankör laflarına rağmen.
Aşık olmak çok zormuş, Tanrı'm. Çok acı çekiyorum.
Xiao Zhan beni mahvetmenden nefret ediyorum. Yüzüme bakamayışından da nefret ediyorum. Senin hakkında tonlarca nefret beslediğim şey varken neden ufacık bir hareketin beni duygu seli içine çekecek kadar yumuşatıyor beni?
Hiç adil değilsin.
Ben zar zor odama sürünürken bana yardım eli uzatan kimse olmadı. Ne rahiplerden ne de rahibelerden biri koluma girip yürümeme yardım etti.
Adaletsizliğin buralara kadar vuruyor Tanrı'm, çok acımasızsın.
Ben odama girdim, ne kadar tehlikeli olsa da biraz uyukladım. Zar zor ayık kalabildim. Yüzüme bakmadım bile, berbat bir halde olduğumu biliyordum. Ayrıca korkuyordum da. Saatler geçti. Muhtemelen gece yarısını da geçmişti. Fakat benim gözüme uyku girmedi. Bu nedenle mektup yazmaya girişeceğim vakit kağıt aramaya kalktım. Oldukça azaldılar zaten, yeni bir paket almalıyım. Kağıt aradığım esnada güçsüz bir şekilde kapım çalındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yeşil mandalinalar⁴, yizhan
Ficción históricaTarih henüz çok eskiyken ve döneme göre ikisi birbirine yasak kılınmışken genç rahip Wang Yibo'nun güzeller güzeli Xiao Zhan'a ithaf ettiği başlıksız mektuplar.