bembeyaz karlı dağlar

14 4 1
                                    

Sıkıştım kaldım buralarda, kurtulamıyorum, boğuluyorum dedikçe nasıl da bir çıkış yolu bulabilmek için aç bir kurt gibi arayışa geçtiğimi hatırlıyorum. Tüm bu aylar, geçmek bilmeyen yıllar boyunca nasıl da nefes alabilmek adına çırpındığımı anımsamak hayatımın ilerleyen safhalarında .

Son mu buldu hepsi?

Xiao Zhan'ın gidişinin ardından pek bir mektup yazmış sayılmam, çok uzun olmayan fakat kısa bir müddet olarak da sayılmayacak bu birkaç aylık vakit nasıl olumlu sonuçlanır aklım almıyor.

Zaten bunu beklemiyor muydum ben? Ne diye yanlış gibi geliyor bana?

Birkaç hafta önce, Xiao Zhan'ın kiliseye yolladığı mektuplar söz konusu olduğu günlerin birinde yazdım son mektubumu. Ne kadar saklasam da dillendirmesem de bir çağrı almayışımın getirdiği hüzünle birlikte hiçbir yazı yazmadım.

Yazamadım da. Umutlarım tek bir hareketle yerle bir olmuş gibiydi.

Ölsem yeriydi.

Fakat tüm bunlara tezat bugün bir çağrı aldım. Son buldu yazmamdam kasıt buydu işte.

Xiao Zhan'ın çağrısıydı.

Parmaklarımın arasına sıkıştırılmış bir mektup söz konusu olmasa da bizzat pedere giden bir yazıyla bir kader eşiğinden dönmüş bulundum.

Bu sabah belki kuşluk vaktinin sonlarına doğru bir rahibe yakaladı beni. Oysaki koridorda sessizce yürüyordum. Sadece çan kulesine gidecektim ve bir anda adımın çağırılmasıyla arkamı dönmek durumunda kaldım.

Yibo, diyen rahibenin sesi gerektiğinden çok daha fazla endişe barındırıyor gibiydi. Doğal olarak bu da benim kaşlarımı çatmama sebep oldu. Neyse ki rahibe sert ifademi umursamadan devam etti. Peder seni son derece mühim bir aciliyette odasında görmek istiyor.

Peder beni ne gibi bir sebeple görmek istedi o vakit buna pek bir anlam veremedim, yalan söyleyemem. Ve sırf anlam veremeyişimin getirdiği bilinmezliğin giderek telaşa ve korkuya dönüşmesinden mütevellit kendimi koşar adım yürürken buldum.

Nefes nefes pederin odasının önünde durduğunda elim kapı tokmağına gitmek bilmedi çünkü ben iyi bir hadise duyacağıma asla ihtimal vermedim. Aklımın ucundan geçen felaket hadiseleri arasından beni en çok telaşlandıran Xiao Zhan'a bir şey olmuş olma ihtimaliydi.

Kalbim göğsümden fırlamak ister gibi atmaya başladı ve sırf onun iyi olduğu hadisesini bir an evvel öğrenebilmek arzusuyla korkumu gözardı ettim ve beklemeden odaya daldım.

Peder ahşap oyma masasına oturmuş elindeki kağıdı inceliyor gibiydi. Yüzündeki ciddi ifadenin yanı sıra masaya bıraktığı boştaki eli bir ritim tutuyor vaziyetteydi. Geldiğimi fark ettiğinde ağır ağır başını kaldırdı. Tam da gözlerimin içine bakışına daha fazla dayanamadım ve ortaya bir laf atma gereği hissettim.

Beni görmek istemişsiniz, dedim fakat sözlerim öyle korkak bir tonlamayla çıktı ki ağzımdan pederin bakışları bir anda yumuşadı. Ki bu beni şaşırtan ilk şeydi.

Sevgili Xiao Zhan'dan bir mektup aldım, dedi düz bir sesle. Söylemek istedikleri var fakat bunu dile getirmek istemiyor gibi bir vaziyeti vardı. Bu kiliseye geleli bir sene dahi olmadı fakat seni ve onu gayet iyi tanıdığımı düşünüyorum. Bilhassa şimdiden gözde öğrencilerimden ikincisini kaybediyor olmak beni pek de hoşnut kılmıyor, bunu da bilmeni isterim Yibo.

Demek istediklerini anlamadım ve sanki benim lehime bir şeyler söylüyormuş hissine kapıldım. Bu da şaşırmama sebep olan ikinci etkendi. Sözlerine devam etti.

Geçen ay kilisede bazı yazışma hadiseleri söz konusu olmuştu fakat ben bir türlü senin bunların dışında oluşuna mana yükleyemedim ya da en basit tabirle bir mektup almayışına epey şaşırdım, pedere demek istediklerini hızlıca söylemesi için ya ayaklarına kapanacaktım o vakit ya da yumruk yaptığım ellerim sertçe masasına vuracaktı. Dayanamadım bu kadar yavaşlığa. Kendimi derin bir nefes alırken buldum ve arkamda sakladığım ellerimi iki yana saldım.

Şimdi anlıyorum neden mektup almadığını, dedi hafif güler bir vaziyette. Görünüşe bakılırsa Xiao Zhan senin hatrına mühim ve kalıcı izinler almaya çalışıyor gibi görünüyor.

Peder, diye konuştum. Acınacak haldeydim. Yeminler olsun anlam veremiyorum dediklerinize.

Xiao Zhan, buruk bir tebessümle sevdiğim oğlanın adını son kez dile getirdiğini hatırlıyorum. Kendi elleriyle eğitmek adına artık peder olarak atandığı kutsal evinde seni görmekten onu duyacağını dile getirmiş yazılarında.

Rahip adaylığının son yıllarını onun himayesinde geçirmeni istiyor, dedi bana. Sana söylememi istemedikleri de var nihayetinde fakat bilmen gereken tek şey büyük bir yardıma ihtiyacı olduğu, en samimi olduğu, güvendiği kişinin sen olduğunu ve bundan mütevellit de dayanak olarak seni yanında istediğinden bahsetmiş. Rahipliğinin son öğretilerini sana o öğütleyecek ve daha sonra aynı onun gibi bir peder olarak bir başka kasabaya gidebilirsin.

Ateşlerin arasından mı aldın beni yoksa kendi ellerinle ateşlere mi attın, çözemiyorum Xiao Zhan. Bunu konuşmuştuk. Yanına gelmek istediğimi kaç kez dile getirdim sana karşı ve sen, reddetmek adına tek bir olumsuz cümle kurmadın bana. Neden bu kadar şaşırıyorum bilmiyorum.

Ne de onurdan aciz bir duygu.

Şimdi de beni bulunduğum yerden çekip almak için en büyüğümüze sunduğun bahaneler zincirinde tek bir uyumsuz nokta arıyorum. Yok, ince ince düşündüklerin arasında tek bir uyumsuzluk yok ve sırf benim için bu denli detaylı düşünmen delirtecek gibi beni.

Biricik Zhan'ım.

O halde, diyen peder düşüncelerimi ortadan ikiye kesti. Elindeki sarı kağıdı özenle masasına bıraktı, ve ellerini arkasında birleştirerek odanın ortasına denk yürüdü. Eşyalarını toplamak için odana dön, yarın öğlen üç civarında yola çıkacaksın anlaşılan.

Tabii, diyebildim yalnızca. O kadar sevinç doluydum ki pederin söyledikleri bir kulağımdan girip bir kulağımdan çıktılar. Sevdiğim oğlanın beni yanında istediğini öğrendiğim vakitten beri hiçbir şeyi dinleyemez oldum. Tabii demekten başka bir şey de gelmedi aklıma nasılsa. Teşekkürlerimi sundum ve vedalaşmak için yarın pederin odasında olacağımı söyledim.

Odadan nazik ve usul adımlarla çıktım fakat dışarıda bulunduğum vakit kapıyı ardından kapattığımda gözlerim doldu ve koşarak odama gittim. Neden koştuğuma anlam veremeyen gözler umrumda dahi olmadı. Belki de yaşadığım en büyük sevinçlerden biri çünkü bu ve hiçbir şeyi böyle gönülden dilemediğimi biliyorum.

Odamın kapısını açıp da içeri girdiğim gibi hıçkırıklar boğazımdan yükseldiler, bacaklarımdan kaybolup giden dermanım yavaşça yere oturmama sebep oldu. 

Uzunca bir vakit yere kapanarak ağladım. Omuzlarım, tüm bedenim deli gibi titriyordu heyecandan, ki hala bunu aşmış da sayılmam, sakinleşmem çok uzun sürdü.

Henüz toparlanmadım. Ne bohçam, ne cübbelerim ne de kitaplarım derli toplu vaziyetteler. Acelesi yok, duyduğum heyecandan ötürü belki de bir dakika uyuyamayacağım bile bundan mütevellit toparlanmak için çokça zamanım var.

Basit bir hadise, basit bir yöntem ve basit bir bahane neticesinde bu kilisede uyuduğum son gece böylelikle kanıtlanmış bulundu.

Ki ben hayatımı sevdiğim oğlana adamış bir genç olarak sınırlarla dolu yaşantımda her şeyi geride bıraktım.

yeşil mandalinalar⁴, yizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin