üzüm bulutlardan incirlere çakılmak bilhassa konu sana geldiğinde

84 7 1
                                    

Birkaç gündür epey huzurluyum. Xiao Zhan da öyle. Bu alışılmışın dışında kalan bir olay örgüsü gibi.

Yemek yerken bana olan bakışlarını yakalıyorum bazen, agresifliği üzerinde olmasına rağmen yine benim de ona baktığımı fark ettiği an başını öteki tarafa çeviriyor fakat yakalanmasının getirdiği utancın hemen ardından küçük dudaklarında minicik bir tebessüm oluşuyor.

Utanıyor ve çekiniyor. Gözleri üzerimde geziyor. Benim marmelatlı ekmek dilimlerime eşlik edercesine göre gör o da aynısından yiyor.

Gözüme pek sevimli geliyor.

Bu sabah da aynısı yaşandı. Herkes yemeğini yediği bir vakitte üzerimde bir çift göz hissettim. Xiao Zhan'dan başka kim beni öyle delip geçebilirdi bilmiyorum, ihtimal de vermiyorum ama, gözlerimi masada gezdirip de ona doğru döndüm.

Tıpkı bir önceki sefer gibi tabağına yerleştirdiği tarçınlı elma dilimlerine dokunmadan avcuna yasladığı yanağıyla beni izliyordu. Yüzünden ne düşündüğünü anlamak zor olsa da cıvıl cıvıl bir vaziyeti olduğu da söylenemezdi. Daha ciddiydi, derin düşünceler içine dalmış da iç çekmesine neden olmuş gibi bir vaziyeti mevcuttu.

Dudaklarıma götürdüğüm güllü marmelat henüz damağımda yayılmadan gözlerimiz kesişti, hiçbir şey görmedim duymadım edasıyla başını elinden kaldırmadan başka bir şeyle ilgileniyormuş gibi göründü. Önce gözleri hemen ardından da başı zarifliğin getirdiği bir sakinlikle benim aksi yönüme doğru döndüler.

Kulakları kızardı, dudaklarını birbirine bastırdı fakat yukarı kıvrılan dudaklarını engelleyemedi. Yüzü hala daha bana doğru dönük değilken kimseye belli etmemeye çalışarak gülümsedi. Aklını dağıtmak içinde elma dilimlerinden birini yemeye başladı.

Yemek vakti geçip gitti bense kendimi kütüphaneye attım. Çoğu şey pürüzsüz bir şekilde ilerliyor şu sıralar, düşünecek depresif düşüncelerim de olmadığından kendimi okumaya vermek istedim.

Hiçbir daim tozları gitmeyen rafların arasında dolaşmak diğer vakitlerde yaptığıma nazaran çok da huzurluydu. Elimden gelse zamanı durdururdum çünkü böylesi bir huzur bir daha kolay kolay elde edebileceğim bir şey değildi.

Bu defa elime bir sanat tarihi yıllığı geçti. Tarih kitapları okumayı sevdiğim kadar renk uyumları da hoşuma giderdi. Pek de kalın bir kitap sayılmayan bu yıllık oldukça eski duruyor olsa da hala sağlam olduğuna şüphem yoktu.

Sayfaları atladıkça zihnimin dört bir köşesi gördüğüm tabloların müsvedde eskizleriyle doluydu. Tek bir ressam da değildi üstelik, birçok ressamın resimlerini kabataslak kağıdına aktarılmış yanlarına da tabloların ne anlatmak istedikleri yazılmıştı.

Kilisemizin en üst kıdemde olması beraberinde bağnaz skolastik düşünceyi getirmiş olsa da hala insan değerlerine dair birkaç hobiyi görebilmek beni mutlu etmişti. Bilhassa bunu kilisenin kitaplığında bulmuş olmam bir ayrı tuhaftı.

yeşil mandalinalar⁴, yizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin