Zavallı Xiao Zhan. Zavallı çiçeğim.
Güzeller güzelim.
Olayın üzerinden iki gün kadar bir süre geçti. Ancak sakinleşebilmiş hissediyorum. İlk gece gözüme uyku girmedi. Üstelik herkes o kadar sessizdi ki koridorlarda tek bir yansıma ses yankılamadı.
Xiao Zhan hatırladığım kadarıyla peder ve benim olayımı işittikten sonra oradan kaçıp gitti. Herkesten üstün gördüğü kitabını almak için geri dönmedi bile. Halbuki o kitabını hiçbir zaman kucağından indirmez, göğsünün üzerinde sımsıkı taşırdı.
O durmaksızın koridorlardan koşarcasına geçerken arkasından gitmek istesem de rahip çocuklardan biri beni durdurdu.
Arkasından gitme, demişti kolumdan tuttuğu gibi önüme geçtiğinde. Bir süre yalnız kalıp düşünmesine izin ver, belki sonra yardıma ihtiyacı olursa o vakit yardımcı oluruz.
Yanındaki çocuklar da onu onayladığında bunun iyi bir fikir olduğunu biliyor olsam da, mantıklı olanı ayırt edebilecek yaşa gelsem de gönlüm onu tek bırakmaya razı olmadı.
Böyle yalnız hissetmez mi, diye sordum. Nasıl gözüktüğümü bilemeden öylesine sormuştum aslında fakat o öfkeden deliren halimden tek bir eser kalmamıştı ve üstüne üstlük durulan ses tonum onlara oldukça tuhaf gelmiş olmalıydı.
Emin ol daha iyi gelecek kendisini sorgulamasına müsaade et, dedi içlerinden bir başkası.
Evet, diye devam etti onaylayan çocuk. Üzerindeki baskının ona epey fazla geldiğini biliyorduk zaten. Düşünmesi gerekiyor.
Madem bunca vakittir farkındaydınız ne diye hiçbiriniz onunla konuşmadı, diye çıkıştığımda lafım havada asılı kaldı.
Konuşmadık mı sanıyorsun, biri fevrice cevap verdi. Xiao Zhan'ı uyardığımız her seferinde peder tarafından bir şekilde ötelendik. Ona göre bunların çok ağır şartlar olduğu konusunda pedere ne zaman imada bulunsak hep bir açığımızı yakaladı. Haklı olarak bir zamandan sonra bunu yapmayı kestik.
Ses etmedim, ne diyeceğim konusunda bir fikre de sahip değildim. Çocuklar sessiz kaldığımı gördüklerinde kollarımı bıraksalar da kapısı aralık odasından hışımla çıkan pederi fark ettiklerinde önüme geçtiler.
Tanrı'm hakkımı şimdi mi veriyorsun? Gözlerime inanamadım.
Yaşı Xiao Zhan'a yakın olanlar boyları her ne kadar benimle aynı olsa da önüme geçtiler. Kendimi elbette ki savunabilirdim, onlar da bunun pekala farkındaydılar zaten. Göstermeye çalıştıkları şey fikir birliğinin sağlanmasıydı. Pederin yalanlarına bir başkaldırı, hoşnut olunmayan durumlar karşısında kurulan bir birlik misaliydi.
Yüce Tanrı'm, diye içimden geçirdim. Hak edene hak ettiğini her daim veriyor muydun? Her seferinde böyle mi sonuçlandı bende de? Yoksa herkesin uyanmasını ve direnmesini sağlayacak olan piyon muydum senin gözünde?
Vaziyetimin bir önemi yok aslında. Tek derdim Xiao Zhan.
Güç bela herkes bir yerlere dağılmıştı, pederse bir süre ortalıklarda gözükmedi. Hala daha yok. Yazdığım gibi kimse kimseyle konuşmuyor bile. Koridorda yürüyenlerin ayak seslerini duymakta bile zorlanıyorum.
Nedendir bilinmez bu kez Xiao Zhan ve benim aramda olan yeni olayı anlatmak hiç gelmiyor içimden. Onun çok üzüldüğünü gördüğümden dolayı mı yoksa ikimizin anılarında ortak bir iz bırakacak bu olayın hiç iyi bir yanı olmayışını hatırlayacağımdan dolayı mıdır bilmiyorum ama yazmak hiç istemiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yeşil mandalinalar⁴, yizhan
Historical FictionTarih henüz çok eskiyken ve döneme göre ikisi birbirine yasak kılınmışken genç rahip Wang Yibo'nun güzeller güzeli Xiao Zhan'a ithaf ettiği başlıksız mektuplar.