tıpkı karanlıklar ardında bir demet defne misali hayatımız ve soluklarımız

91 7 7
                                    

Gece yarısına yakın bir vakit sayılırdı, kilise çatısının altında herkes ya hususi ibadetini gerçekleştirmek üzere ya da dinlenmek adına odasına inzivaya çekilmişti.

Bense sessiz adımlarımla Xiao Zhan'ın odasının yolunu tutmuş, loş koridorda yürüyordum.

Bir defne demeti tutuyordum, diğer elimde de bir şamdan vardı. Üstelik neden elimde olduğunu bilmediğim bu şamdan bana sonradan ne denli gereksiz olduğunu hatırlatır gibi bulunduğum koridordaki gaz lambalarını gözüme gözüme vurmuştu.

Birkaç dakika o vaziyette sessizce yürüdüm, gelmem gereken yere vardığımdaysa vakit kaybetmeden yumruğum pek de ses çıkarmamaya çalışarak kapıya çarptı.

Xiao Zhan kapıyı açtığında uyuma hazırlığı yapıyormuş gibi görünüyordu. Yalnızca saçları her daim olduğu gibi kabarıktı, tek farkı taranmış olmasıydı. Bunu anlama sebebimse neredeyse bozulmuş olan buklelerdi.

İçeri gel, demesi fısıldamaktan biraz halliceydi. Öyle yavaş söylemişti ki ağırlaşan ruhumla kendimi onun odasına adımlarken buldum.

Elindeki nedir, diye sorduğundaysa bu sorusunun defne demeti için mi yoksa şamdan için mi olduğu konusunda biraz yanılgıya düştüm fakat o benim ikilemde olduğumu anlamış gibi hafifçe gülerek karşılık verdi.

Şamdan, gözleri doğrudan elimin üzerindeydi. Kocaman olmuş gözlerim hala yanan mumlarda durdukça dudaklarım büzüldü ve nihayetinde yalnızca omzumu silktim.

Bilmiyorum, dedim fakat sesimde gerçekten neden böyle bir şeyi yaptığıma dair herhangi bir sebebin olmadığı hakkındaki bir yargının olmayışı apaçık ortadaydı. Yalnızca koridorun karanlık olabileceğini düşünüp de aldım, bir sebebi yok.

Bu halime güldü ve gülerken usulca masasına doğru adımladı. Masanın hemen üzerindeyse üzeri keten bir bezle örtülü hasır bir sepet bulunuyordu. İçinde ne olduğunu merak etmedim. O esnada da Xiao Zhan ellerinden birini gelişigüzel masanın ortasına bırakarak şamdanı oraya bırakmamı istedi.

O vakte dek diğer elimdeki defne demeti hakkında hiçbir şey söylemedi çünkü bu demeti onun için getirdiğimi ismi kadar iyi biliyordu.

Şamdanı öylece bıraktıktan sonra demeti de yanına öylece bıraktım. Sonra arkamı döndüm ve sepetten iki mandalina almış oğlana takıldı gözüm. Masanın yanında bir de ahşap bir sandalye vardı ve ben ne yapacağımı kestiremediğimden çekip de oturdum oraya. O ise tam karşımdaki yataktaydı. Yalnızca oturuyor ve mandalinanın kabuklarını soyuyordu.

Soyulan meyve yatağın hemen yanı başındaki komodinde duran çanağın içine konuldu. Onunla beraber iki incir ve bir elma da vardı. Sesimi çıkarmadan onu izledim. Xiao Zhan yalnızca sakince iki mandalinayı da soyarak çanağın içine yerleştirdi ve yerinden kalkıp da meyve tabağıyla yanıma geldi. Eğilerek masanın altından bir tabure çıkardı ve yanıma kurulmak için elinden gelen her şeyi hazırlamaya çalışıyor gibiydi.

Sonra bir anda bir şeyleri unutmuşçasına yeniden hareketlendi ve bir şarap şişesi çıkardı. Şişenin çıktığı bir diğer hasır sepeti daha önce Xiao Zhanların bahçesinde gördüğümü anımsar gibi oldum bir vakit. Ardından aklıma bunları annesinin yollamış olabileceği ihtimali geldiğinde gönlüm hafiflemiş gibi oldu.

İki bardağın içine doldurulan şaraptan sonra nereden geldiğini göremediğim ekmeğin önüme konulmasıyla gözlerimi nihayet karşıma oturmuş çocuğa çevirdim. Yüzünde ufak bir tebessüm hakimdi, halinden gayet memnun gibiydi.

Bu saman kağıtları onun güzelliğini anlatmamda bana ne kadar yardımcı olur Tanrı'm, inan hiç bilmiyorum. Fakat artık geç olmasından mütevellit benim muhtemelen gelmeyeceğimi düşünüp de giydiği geceliği, gece yarısı vakti bana sunduğu meyveler, bir bardak şarap, şans eseri yanıma aldığım şamdan ve yarısı erimiş yanan üç mum o geceyi düşünüp de aklımı kaybetmem için yeterli gelecek türden şeylerdi.

yeşil mandalinalar⁴, yizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin