çan kulesinin sükûnet çanları

92 10 2
                                    

Bugün soğuk ve sessiz bir gündü. Bir o kadar da karanlık denebilirdi sanırım.

Sohbet uğultularının yankılandığı yatakhane koridorunda rahip adayları bir oraya bir buraya ötelenirken sessiz kalan muhtemelen yine yalnızca bendim. Herkesin kapısı ardına kadar açık olduğundan nerede ne konuşuluyor olursa olsun hep bir bağırtı yankısı söz konusuydu.

Bilhassa gürültülü yerleri sevmeyen benim gibi biri için oldukça çekilmez bir sabahtı.

Kahvaltı vaktinde herkes öylece yemeğini yerken içeri sert adımlı ayrıca adım sesleri gayet tok ve net çıkan biri girdi. Dudaklarımın üzerinde duran ekmek dilimi dahi yerinden çekilmemişken içeri giren peder hemen giriş yaptı.

Kahvaltı saatinden sonra ana kilisede ayin yapılması planlanıyor, sesi oldukça kalındı. Malum, bugün pazar.

Ses tonunda anlam veremediğim bir şey vardı ve bu da sanki beni hipnotize edermiş gibi yalnızca dikkatimi ona vermemi sağlıyordu.

Bir süre konuştu, herkes çıt çıkarmadan onu dinliyordu. Yaşlı biri değildi fakat genç de değildi. Otuzlarının başında olmadığı da aşikardı. Hala daha yaşını bilmiyorum fakat eğer ki bana onun yaşını sorsalardı muhtemelen otuzlarının sonu derdim.

Sizden yalnızca tek bir ricam var, dediğinde gözleri masadakilerin birkaçının yüzünde gezindi. Öyle ki bana dahi değen gözleri neticesinde elimde tuttuğum marmelatlı ekmeği utanç içinde önümdeki tabağa bıraktım. Birkaç duyum aldım ve bundan mütevellit elimden geldiğince Tanrı yolunda ilerleyen sizleri dualarımla aydınlatıyor olacağım. Tanrı hepimizi kutsasın.

Dileklerini diledikten sonra aynı baskın adımlarla yemekhaneyi terk etti. Xiao Zhan'dan bahsettiğini biliyorum. Aldığı duyumların da eski pederden kaynaklandığını anlamamak için aptal biri olmam gerekiyor. İnce laflarıyla da bir daha buna benzer olayın yaşanmaması için herkesi, ki kendisi de dahil, yanlış yoldan uzak tutacağını dile getirmiş oldu.

Ona olan hayranlığımı saklıyorsam bu onun namı için çok büyük bir kayıp. Sanırım kalbinin duruluğu aynı şekilde yüzüne yansımış çünkü huzurlu ifadesinin dışında güzel bir yüzü var.

Xiao Zhan'ın çiçek yüzünden güzel olmasın.

Yemek vaktinden sonra kütüphaneye gitmek için koridorda yürüyordum fakat Xiao Zhan yanımdan öyle hızlı geçmişti ki elimde tuttuğum fincanı neredeyse yere düşürüyordum. Başta beni fark etmedi ve çarpacak gibi olduğu için özür dileyerek yoluna devam etti, sonra durdu. Arkasını dönüp de gerçekten ben miyim diye yüzüme baktı ve telaşlı gözleriyle üzerimi kontrol etti.

İyiyim Xiao Zhan, gülerek konuştum. Onunsa gözleri hala üzerimdeydi. Sıcak çaydan yanmış olabileceğimi düşünmüştü.

Seni lanet olası çocuk, sesinde öfke yoktu. Kaşlarını çattı ve söylenmeye devam ederek eski hızında uzaklaştı benden. Bana öyle hitap etmesi hoş değildi nihayetinde, yalnızca endişesini yahut diğer duygularını nasıl göstereceğini bilmiyordu.

yeşil mandalinalar⁴, yizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin