sarmaşıklar ve sana yakıştırdığım çiçekler fakat onları bir tek sen göremiyorsun

68 9 3
                                    

Hayat bazen acımasız olduğunu gerçekten sahiden güzel anlatıyor bana.

Hak ediyor muyum bunları, Tanrı'm. Sana her seslenişimde duymamazlıktan gelişin varlığını sorgulamama sebebiyet veriyor. Gör bak, ben her ne kadar sana serzenişte bulunsam da en korktuğum anlarda ve yardıma çok ihtiyacım olduğunda yine sana sığınıyorum.

Buna rağmen tek tük sevgin bana.

Dün koca bir günüm odama kapanıp da ağlamakla geçti. Güzeller güzeli Xiao Zhan'ım canımı yaksın varsın, ben vazgeçemeyişime ağlıyorum biraz da. Onu sevdiğim için hiçbir pişmanlık duymuyorum aksine tertemiz duygular barındırdığım için Tanrı'nın karşısına gururla çıkarım.

Peki ya senin ürkekliğini ne yapacağız Xiao Zhan?

Güzelliğini ne yapacağız, söyle bana.

Adını sayıkladım durdum, bir rahibin evlenmesi ne kadar yasak ve günahsa benim birine gönül vermem de aynı şekilde yasak ve günahtı. Bundan dolayı aileme de bir şeylerden ufak da olsa bahsedemiyor olmak beni delirmenin eşiğine sürükledi.

Sabah kahvaltısı ve bahçe bakımı faslı çoktan bitmiş olan evde koluma bir sepet tutuşturuldu ve çarşıya gönderildim. Başta gitmek istememiş olsam da evde kalmaktan çok daha iyi bir fikir olduğundan ses etmedim.

Tanrı'm hak ver bana, kilise her gün ama her gün dört duvar arasında dolaşıyorum zaten.

Üzerimde bir kot vardı, babam gençlik yıllarından kaldığını fakat artık kendisine olmadığını söyledi. Hoş bir rengi vardı bu nedenle giymekte bir sıkıntı görmedim. Serin hava yüzünden giydiğim pitikareli gömleğim de beni yeniden o berduş kasabalı havasından çekip alamadı.

Eli yüzü düzgün bir oğlan olmam Tanrı'nın işleri dengelemek için bana bahşettiği bir armağandı sanırım.

Kolumdaki geniş, hasır sepet ve başımdaki minik kasketli gazeteci şapkasıyla çarşıya doğru ilerledim. Yeminler olsun, her sokağı dönüşümde şu köşeden Xiao Zhan çıksa ne hoş olur diye iç geçirmekten yolları karıştıracaktım az kalsın.

Çıkmadı, orası apayrı.

Her zamanki vakitlerin aksine bu sabah çarşı çok daha kalabalıktı. Sepetime çarpan insanlar dönüp bir kez olsun af dileyemeyecek kadar meşgul ve acelecilerdi.

İlk olarak birkaç kavanoz kaynamış marmelat aldım, şeftali ve güllü olanlardan. Daha sonra tohumlar aldım. En sonunda da iki baget ekmekle eve doğru yol aldım. Fakat son anda aklıma gelen şeyle gerisin geri çarşıya döndüm.

Yaşlı hanımefendi oturmuş bir vaziyette dükkanın önüne çıkardığı tezgahın üzerindekileri seçmekle uğraşan kadınları izliyordu. Sessizce yanına yaklaştım, beni gördüğünde gözleri kocaman oldu.

Tanrı'm hoş geldin, gür çıkan sesi yüzünden birkaç kadın bana bakıp da yeniden önlerine döndüler. Yaşlı hanımefendiyse dikkatli bakışlarını üzerimde gezdirdi.

yeşil mandalinalar⁴, yizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin