Xiao Zhan'ı yüreğinden tutarak ormandan çıkardığım gece bir türlü bitmek bilmedi.
Onu sağ salim evine ulaştırmam da, beni umursamadan içeri girişi de, kurtulabilmek için attığı aceleci adımlar da hepsi birer taşa dönüşüp de kalbimi ezmekten usanmadı.
Çiçeklerle bezeli loş bahçesinde yanan tek ışık ahşap verandalarında yanan sarı kandildi fakat Xiao Zhan'ın bu görmeyişi beni, beni her daim bir kenara atışı o ışığı bile görmemi engelledi. Karanlıkta bıraktı beni.
Tanrı'm sana yemin ederim tek bir anlam yükleyemiyorum onun bu vaziyetine. Beni yerlerde sürükleyip üzerime tükürmekten zevk alıyormuş gibi olmasının yanında bir de nadiren yaptığı düşünceli tavırları beni öyle bir girdabın içine sokuyor ki, git gide bilincimi kaybediyorum ona karşı.
Beni yavaş yavaş yok ettiğinin farkında değil.
Belki de kendisi de dahil bu girdabın içinde dört döndüğünün pekala farkında.
Yalvarırım söyle bana, Xiao Zhan. Gelmeyeceksen adım atma bana. Tek bir canım var ve ağlamaktan, yakarmaktan içim öyle çürüdü ki şu gencecik yaşımda ihtiyarları aratmaz oldum.
Kendi evime döndüm, babamı ormanda yalnız bırakmam içime suçluluk duygusunu bir bir işlerken sevdiğim oğlanın yanımdan ayrılışıyla beraber varlığını daha da belli etti.
Koşarcasına eve gittim, annem bahçedeydi. Beni gördüğü vakit ayaklanışından anladım ki beni bekliyordu. Telaşlı ama hafifçe kızgın sesiyle bana seslendi.
Neredeydin Tanrı aşkına, omzunda kendi nakışladığı bir şal vardı. Sıkıca sarındı. Saçları açıktı, omuzlarına dökülüyordu. Gözleriyse yorgun bakıyordu.
Saat kaç, diye sordum sorusunu es geçip. Beklediğimden çok daha geç bir vakitten bahsetti. Demek ki Xiao Zhan amcasına söylediği gibi akşam yemeğine yetişemedi diye iç geçirdim.
O esnada sesimize babam çıkıp geldi. Yüzündeki ifadeye baktım biraz korkuyla fakat her zamanki gibi onu okumak çok zordu. Yanımıza kadar geldiğinde kıyafetlerimi kontrol etti. Onlara kaybolduğumu söylemek zorunda kaldım. Onlarsa bir süre sonra anlayışla karşılamak zorunda kaldılar. Konu da böylece kapanmış oldu.
Topladığımız mantarların kokusu annemin yaptığı yemek yüzünden alt katı tamamen sarmış vaziyetteydi. Yemek yemek istemediğimi söyleyip odama çıktım. Belki ben olduğumdan daha küçük bir oğlan olsaydım ısrarda bulunabilirlerdi fakat artık ısrarlarını duymuyorum.
Odama kapandığım anda çareyi ayet okumakta buldum çünkü kalbimin üzerindeki ağırlığı nasıl geçireceğimi bilemedim.
İsyankarca ettiğim lafları bana tek tek yedirmekte üzerine yok, Xiao Zhan.
Gece yarısı olana kadar, gece yarısını geçene kadar hatta hava aydınlanana, çenem ağrıyana kadar Tanrı'ya yalvardım. Bir getirisi olmadı. Seni yücelttim Tanrı'm, benim yüküm hiç azalmadı.
Odam aydınlanmaya başladığı an gözlerimin ağırlaştığını hatırlıyorum. Yatağımın yanında, yerde oturarak ettiğim duaların sonucunda öylece yerde, başım yatağın yanına yaslı vaziyette uyuyakaldım.
Ne değişti ki, Tanrı'm? Hala canım yanıyor.
Xiao Zhan bana gülmedikten sonra binlerce kez tekerrür ettiğim tüm bu ayetleri okuduğum için cennet kapısını görmeye hak kazansam ne fark eder?
Serzenişi kestim, kıyafetlerimi anca değiştirdim. Hepsi leğeni boyladı. Üzerimdeki gecelikle bir müddet yatağımda oturdum. Güneş önceki günlere göre oldukça parlaktı fakat içimden civarın aydınlanışını izlemek gelmedi bile.
Ne yapacağım?
Ne yapacağım, Xiao Zhan?
Her şeyi bırakıp gitmekten başka ne çarem kaldı?
Yakında da kiliseye dönüyoruz, istemiyorum. Önceden sevdiğim oğlanla aynı çatı altında olmak dahi beni öyle hafif hissettirdi ki huzurla uyurdum. Şimdi düşünüyorum da her akşam yüreğime sivri dikenlerin batmasından farksız. Her şeyden uzak kalmak istiyorum, benden ne kadar uzaklarsa huzur o kadar yakında olacaktır.
Bir süreliğine yazmayı bırakmak da iyi gelebilir çünkü ben olayları yaşarken tattığım acının yanında bir de onları kelimelerle betimleyerek acısını yeniden duyuyorum.
İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyor, açım fakat yemek bile yemek istemiyorum.
Seni kurtarmaya çalıştıkça ben battım, Xiao Zhan.
İçimden yazmak bile gelmiyor yalnızca saatler varana dek ağlamak istiyorum.
Eski yalınlığa nasıl ulaşılır ben de bilmiyorum, Xiao Zhan. Eski huzura nasıl kavuşulur bunu da bilmiyorum.
Eski tadı olmayacak belki ama güllü marmelat yemek istiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yeşil mandalinalar⁴, yizhan
Historical FictionTarih henüz çok eskiyken ve döneme göre ikisi birbirine yasak kılınmışken genç rahip Wang Yibo'nun güzeller güzeli Xiao Zhan'a ithaf ettiği başlıksız mektuplar.