Bugün korkudan ağladığım rezil bir gündü. Rezaletti. Tarihin, rahiplerin yüz karası Yibo.
İki gün önce okunan ilahi sonrasında kilise pederi bizi bir süre daha misafir etti. Güzel ağırlandık. Herkes oldukça mutlu ve huzurluydu. Her ne kadar kendisinden pek hazetmesem de pederimizin kendi kilisemizde yanlız olduğunu fark ettim çünkü burada kendi mertebesinde, kendi yaşında ve daha bir çok noktada kendisine benzeyen biriyle yan yana olduğu için yüzünde güller açıyordu.
Gaddar biri olduğumu hissettim.
Oysa öyle biri değilim.
Tören oldukça rağbet gördü. Neredeyse herkes yanımıza gelip kutsayan kelimeleriyle bizi baştan aşağı donattı. Hepimizin yüreğinde birer hafiflik vardı.
O gün bir şekilde geçip gidiyordu gitmesine fakat Xiao Zhan bir süre ortalıklarda gözükmedi. Taş olup meraktan çatlasam da kimseye onun nerede olduğunu sormadım. Elini tutma kabalığını gösterdiğim içinse onun bir süre yalnız kalmasına müsaade ettim.
Elbette ki bir şeylerin yolunda gitmeyeceğini o zamandan sezmiştim. Tanrı büyüktür, bize öğretilen buydu, kalp neyi istiyorsa onu hissetmesine izin veriliyor bir şekilde. Bundan mütevellit bunun bilincinde oluşum beni oldukça korkuttu. Etrafta öylesine dolaşıyormuş gibi görünsem de dilimde ayetler pelesenk olmuş bir haldeydi.
Tanrı'ya birçok kez serzenişte bulundum ama öylesine çaresiz biriyim ki, her daim yalnızlığımı örtecek ve beni kurtaracağını sandığım fakat karşılığında koca bir hiçlik kazandığım ayetleri okumak o an elimden gelen tek şeydi.
Kendi kendime güldüm, isyan ettiğin topraklardasın.
İçimdeki sıkıntı büyüdü, büyüdü. Koca bir taşla göğsüme defalarca vurmuşlar gibi canım acımaya başladı. Ağlamak istedim, ağlarsam rahatlarım dedim.
Gözümden bir damla yaş bile gelmedi.
Tıkandım kaldım, nefeslerim bile bana yetmemeye başladı. Çareyi pederin yanına gitmekte buldum. Bir süre onunla konuştum ve sonunda odama çekileceğimin haberini verdim. Onayladığı gibi koşarcasına oradan ayrıldım.
Henüz kilise yatakhaneyle birleşmediği için kaldığımız yer kilisenin daha dışında, kasabanın daha içindeydi. At arabasıyla gidip gelmek bu iki nokta için belki on beş belki yirmi dakika anca sürüyordu.
Uzun bir süre tek başıma bozuk yollarda yürüdüm. Siyah cübbemin siyah eteği bşraz tozlanmış olsa da odama geldiğim zaman temizlerim diye düşünmüştüm. Peder pasaklıca dolaşmamıza her zaman kızardı zaten, böyle büyütüldük.
Taş duvarlara sahip binaya girdiğim zaman kalbimdeki ağırlık artmış gibiydi. Kollarımdaki ve bacaklarımdaki tüm güç yok olmuş gibiydi bundan mütevellit duvara tutunup da sürüne sürüne odama gitmeye çalışacak olursam eğer kendime çeki düzen vermeyi bile düşünemeyecek vaziyetteydim. Yere yığılmama ufacık kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yeşil mandalinalar⁴, yizhan
Historical FictionTarih henüz çok eskiyken ve döneme göre ikisi birbirine yasak kılınmışken genç rahip Wang Yibo'nun güzeller güzeli Xiao Zhan'a ithaf ettiği başlıksız mektuplar.