Tanrı beni kutsal kitabında bahsi geçen alevler içinde cayır cayır yakacak.
Böyle yaptığım için acı çığlıklarımı duymamazlıktan gelecek, onun için hiçbir önem arz etmeyeceğim. Kulaklarımda kahkahayla karışık çığlıklar yankılanırken çaresizce beni oradan kurtarmasını bekleyeceğim fakat değişen hiçbir şey olmayacak.
Tanrı'm senin huzurunda ibadet ederek binlerce gece geçirdim, kendimi sana adadım, sabah akşam dilimdeydin o zamanlar. Bana reva gördüğün ahiret bu mu?
Xiao Zhan bugün nihayet yemek saatinde yemekhanedeydi. Bir anda gözlerimin önünden geçti, hala incecikti gerçi, yine de geçtiği yerden çiçek kokuları yükseliyor gibiydi.
Güzel çiçeğim.
Parmaklarımın sızladığını hissettim sen öylece kimseye bakmadan sandalyene kurulurken. Gözlerimi üzerinden çekmek o kadar meşakkatliydi ki benim için hafif sitemli sesiyle bana seslenen rahibe olmasa yeminler olsun saatler boyu seni izleyebilirdim.
El mahkum masaya geçtim. Yemeklerimiz verilirken dahi gözlerim senin üzerindeydi. İncecik bedenin dolayısıyla siyah cübbenin altından belli olan sivri ve çelimsiz omuzların gözüme takılan ilk şey oldu. Kalbimdeki sızıyı es geçip sana bakmayı sürdürdüm. Kemikten geçilmeyen ellerin yine ve yine pek güzeldi.
Çökmüş yüzüne, dermansız kollarına ve çoktan daraltılmış olan cübbenin yeniden bollaşmasına rağmen o odadaki en güzel ve aydınlık nokta sendin.
Saftın, bu nedenle Tanrı seni ay güzelliğinle mükafatlandırmış olmalıydı.
Herkes yemeğine çoktan başlamıştı, sana bakarken duayı kaçırdım. Kulağımda demir sesleri yankılanırken savsak bir şekilde kendi çatalımı tutmaya çalıştığımı hatırlıyorum. Tıpkı benim seni göz hapsine almam gibi beni o masadan bir başkası göz hapsine alsaydı muhtemelen günah olduğunu umursamadan bana lanetler savurmuştur.
Hiç kimseyi umursamadım, gözümü alan tek sendin. Hala daha tuttuğun o orucun yüzünden midenin hassas olduğu apaçık ortadaydı.
Yuttuğun her lokma boğazını yakıp geçiyormuş da bir taşa dönüşüp ağırca midene düşüyormuş gibi tepki veriyordun.
Hep su içtin bense kendi yemeğimi yemeği unuttum.
Dudakların ıslandı.
Kalbimdeki sancılar gitgide karnıma indi, karnımdan da kasıklarımın üzerine ateş düşürerek sanki düşüncelerim beni yeterince günaha boyamıyormuş gibi pervasızca hareket etti.
Oturduğum yerde titredim, nefeslerim sıklaştı.
Daha fazla senin yüzüne bakamayacağımı anladığım gibi hiddetle masadan kalktım ve sandalyeyi bile düzeltme gereği duymadan koşarcasına yemekhaneden çıktım. Arkamdan bağıran rahibeleri duyabiliyordum fakat o öyle bir haldeydim ki bir saniye düşünecek vaktim yoktu.
Kendimi odama kapattım. Dakikalarca bedenimdeki ateşin gitmesini bekledim fakat o ateş boğazıma tırmandıkça tırmandı. Hareket edemeyecek kadar canım yansa da hiçbir şey yapmadım. Bunlar bana reva diye düşündüm, böyle kirli bir şeyi düşünebilmiş olmak beni bitirdi.
Aklım aynı anda iki farklı düşünceyi sorguluyor gibiydi. Bir yanım pişmanlıktan ölmek üzereydi. Endişe, panik içinde ne yapacağımı düşündüm durdum. Dudaklarım dişlerimin arasında ezildi.
İkinci sorguya gelirsek dudaklarımdaki işkence yalnızca panikten değildi. Xiao Zhan'ın incecik omuzlarına dokunduğum ve avcumun içinde eridiği vaziyeti hayallerimden silinmedi. Kaşlarını çatışı, ufacık kiraz dudakları, yumuşacık duran saçları beni ölmekten beter hale soktu.
Ona dokunmak istediğim için yanacağım. Özellikle bu eller küle dönüşecekler.
Serpilmeye çalışan genç bir adam olduğumu söylemiş olsam da çöktüğüm duvarın dibinde ağlamaya başladım. Kapımı yumruklayan rahibeler ağladığımı duyduktan sonra bir bir uzaklaştılar. Pedere söyleme olasılıkları o kadar büyüktü ki bir yandan da bunun cezasını alacağım içime kor gibi düştü.
Tanrı'm üstelik bedenimdeki morluklar henüz yeni geçti. Bir yenisini daha istemiyorum.
Sana yalvardım, acımı geçir dedim. Beni arındır dedim, kurtar beni dedim, aklımdakileri al götür dedim. Sana beni yalnız bırakman için yalvardım yakardım.
Ağladım, çığlık atacak raddeye geldim.
Yine nerelerdeydin?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yeşil mandalinalar⁴, yizhan
Ficção HistóricaTarih henüz çok eskiyken ve döneme göre ikisi birbirine yasak kılınmışken genç rahip Wang Yibo'nun güzeller güzeli Xiao Zhan'a ithaf ettiği başlıksız mektuplar.