Sessizlik, güneşin baltaladığı gündüzden yankılanan sedadan dudaklarıma mühürlendi. Gözlerim karşımdaki ölümlünün yüzüne kilitlenmiş, güneşin sıcaklığına tezat buzdan farksız çehrede geziniyordu.
Hayatıma amansızca giren herkesin amaçları vardı. Lalin de ötekileştirmediğim yalancı bir gölgeyken 'ben,' merkezci otoriter duruşunu karşımda kullanıyordu. Benim gücümü zayıflatmaya ant içmiş hareleri riyakar, atan nabzımı tırnakları ile parçalayıp kanımı kendinin başrolü olduğu topraklarda akıtmayı yürekten istiyordu.
"Zaman Eşvak," dedi gayesini gözlerine yansıtan ikizim. "Beni nefrete boğup kanlı bir denizde annesiz bıraktı."
'Zaman, anne, kan ve deniz...' Kelimeler yabancısı olduğum anlam yükleyemediğim ifadesizliği barındırıyordu.
"Sen," dedim konuşmaya çabalayarak. "Beni mahvetmeye yeminli, ölmemi çok isteyen ablam mısın?"
Arslan'ın tarafından bana benzerliği kullanılan kadın kurnaz bir tilkiydi. Yirmi iki yıldır siyah perdelerimi çektiğim odada hıçkıra hıçkıra ağladığım, dizlerime vurup dövünmem art niyetiyle beni ölüme terk eden kendi canım, kanımdı. Geriye doğru adımlamaya başladım. Şakaklarım sızlamaya başladı, gözlerim buğulandı. Hiçbir duygu barındırmayan duruşum "Öyleyim." Demesi ile sarsıldı. Ben yıllarca beni evlat edinen ailede Ahu ve Elizan tarafından dışlanarak büyümüştüm. Gerçek ailemi bulma umuduyla cumhurbaşkanı adayı ile evlenmiştim. Hayatıma dahil ettiğim herkes çıkarları doğrultusunda bana yaklaşmıştı. Çıkarlarına kurban gitmeyince de uçurumdan aşağı itmişlerdi fakat tutunmaya muhtaç olduğum hırs, atamadığım adımların dördüncüsünü atıp kudretini tekrar ve tekrar beni ölüme terk eden aileme borçlu kıldı.
Zaman dediği geçmişim yaralı, şimdim hayal kırıklığı, geleceğim ise belirsizliklerle doluyken yapmam gereken neydi farkında değilim.
Bahsettiği zamanı en iyi ben bilirim. Anne sevgisini hiç tatmadım. Kanı çok gördüm. Hissettiğim pekala atamadığım dördüncü adımda bacaklarımın zayıflığına küfredip defalarca kez kendime zarar verdim. Hem fiziken kanattım kendimi; hem de mental yaraladım. Ben kanın kokusunu sıktığım parfüm kokusuyla ezberledim. Zaman, anne ve kan sözcükleri kulağıma pek de yabancı gelmemişti.
Ama içlerinde bir sözcük vardı: Deniz...
Onun bahsettiği deniz kavramı daha çok bana duyduğu öfkeden kaynaklanıyordu. O benim hayalini kurmadığım ablamdı, kendi canını öldürmeye çalışan yüzüne sahip olduğumu iddia eden Arabistan kralının büyük kızıydı.
"Ne söylemen gerektiğini bilmiyorsun."
Alayla söylediği tümcesi sahip olduğum tüm düşüncelerimi kırdı, parçaladı, yok etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşin Bilinmez Tonu
General Fiction"Sen ateşsin Arslan. Dokundukça yakan, öptükçe yara barındıran... En çok da aşksın. Sen benden başkasına yar, bir başkasının tenine de yara olamazsın..." ~Beria Aytun~ . Suudi Arabistan Kralı Abdulaziz'in kızı Beria Aytun, babası tarafından ölüme t...