🅾43. Bölüm: "GÜLLER CEHENNEMİNDEKİ KUM SAATİ" 🅾

26.6K 276 691
                                    

"Güller cehennemi ayın yansıması olarak bilinse de hiçbir aşk sonsuza dek sürmez; bizim aksimize

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Güller cehennemi ayın yansıması olarak bilinse de hiçbir aşk sonsuza dek sürmez; bizim aksimize..."

***

Saçlarımdaki ıslaklık yaş dolu damlalarını boynumdan aşağı iç çamaşırlarıma teker teker akıttığında, suyun altında buruşan parmaklarımın yumuşayan derisiyle bornozumun kuşağını kavradım. Meral Hoca, grinin sardığı sıcak çikolata kahve gözleri ile önce Arslan'ın şiddetiyle yere bastığı ayakkabılarına ardından benim çıplak ayak parmaklarıma bakıp yutkundu. İsmim onun dilinden yalvararak çıkıyor, gizime gömdüğüm ağlayışlarımı bana hatırlatıyordu.

Beni zehirleyen fizyoterapistim ailemin bir üyesiydi. Bana bir çift çubuk uzatıp yürümeme gayret gösteren, benimle aynı sofrada kahvaltı yapan kişiydi. Ailem benimsediğim insanların gerçek yüzlerini gördükçe sırtımdan hançerlenmiyordum. Onlar o hançerin ucunu etime öyle saplıyorlardı ki, bastırdıkları uçla kanayan etimdeki acıyı umursamayıp sırtımdan değil, güveni oluşturan yüreğimin zarar görmesini sağlıyorlardı.

Başarmıştılar...

Güven dünyanın en kirli duygusu olabilirdi. İnsan ise onu kirleten nihayetinde kötülüğü doğuran canlıydı.

Yirmi iki yılımı salt acıyla geçirdim. En yakınımdakiler iyi niyetli, yardımsever gözüktüler fakat ben bana nefret besleyen insanların hep odağındaydım.

"Neden buradasın?" diye sordum kendimden beklemediğim soğuk bir sesle. Güçsüzleşsem de, düşsem de, içimden bağıra bağıra haykırsam da sıkışan göğsümdeki varlığın can çekişen isyanını kimseye duyurmayacaktım.

"Konuşmak istiyorum," deyince ayaklarıma bakıyor olması gülünçtü. Kötülüklerin dibini kazıyan insanlar gün gelir pişman olunca yaptıklarından utanıp karşınıza çıkıyor ya hani, diyecek kelimeler tükeniyor...

"Neyi konuşacaksın?!" Diye çıkıştığımda, sergilemek istediğim tavır bu değildi. Dilimin ucuna gelen küfürlerimi zayıflığımla örtmek pahasına sustuğumda aksanı farklı duyulan bir yabancıydı karşımdaki. Bana ne söyleyecekse söylesin katiyen anlamayacağım.

"Beria neden yaptığımı anlatacağım!" Meral Hanım'ın elleri gerildiğinden titriyordu. Dolayısıyla jestleri Parkinson hastasınınkiyle birebirdi.

Bir insan size bilerek zarar veriyor.

Gülüşlerinizi çalıyor, mutluluğunuza gölge düşürüyor. Ne uğruna bilmediğiniz darbeleri arkanızdan iz sürerek alçakça ve acımasızca saplıyor.

Ne suçum vardı benim? Düşündükçe dünyanın daha da kirli hale geldiğini anımsıyorum. Ebeveynlerimden çalınıp ölüme terk edilmem miydi suçum yoksa ölmemem miydi?

Ateşin Bilinmez Tonu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin