Eli belimi sararken, diğer eli boyun girintimi okşuyordu. Boyun girintimdeki eli sıkıca çenemi kavradığında ağzımdan boğuk bir inleme kaçtı. Gözleri dudaklarımda takılı kalmıştı. Ben ise onun gözlerine odaklanmıştım. Hâlâ gözleri aynı yerdeydi. Sanki dudakları dudaklarımı çekiştirmek için fırsat kolluyor gibiydi. O içimde alışamadığım zevk dalgası kendini belli ettiğinde kasılmıştım. Bu kasılma ne içindi bilmiyordum. Arslan'ın bana dokunmasını mı istiyordum, yoksa dokunmamasını mı? Güçlü, yıkılmaz 'Ne istersem olur,' havasında gezinen yanık tenli adamın şakağında biriken bir miktar ter damlası gözümü aldı. Arslan'ı elimde tutmam gerekti. Kimseye vermediği iplerini bana verecek, beni kaybetme korkusunu yüreğine ekmeyi düşünüyordum.
'Ah!' Kimi kandırıyorum? Onu etkileyememekten öyle korkuyordum ki, içimde inşa ettiğim uçurumlar sırf bu korkum yüzünden çığlık çığlığaydı.
Kendimi tanıyamıyorum. Bu kadın ben değilim. Somurtuk somurtuk gezen, ruhsuz bakışlarımda sakladığım gizli duygular kendini belli ederken ciyak ciyak bağırtılarım şimdi ağzımdan çıkmıyordu. Alevleri harlanmış harelerim kehribârlarını süslüyorken, dudaklarındaki sırıtış çoğaldı. Katlanarak yüzüne takındığı haylaz sırıtış bedenimi utanmazca süzerken, dudaklarımız buluştuğunda hazzın uyanışını en derin noktalarımda hissettim. Dudaklarımı öyle hafif öyle duygulu öpüyor ki, bu hoş öpüşmeye beceriksiz dudaklarım ayak uyduramıyordu. Değil bir erkeği öpmek, yanımda durmasına karşı çıkmıştım. Dengem sadece şu iki günün öncesinde değişim göstermeye başlamıştı. Aylar öncesinde babamla ortak bir karara vardığımızda gülüp geçmiştim. Ya şimdi? Kıpkırmızıya boyadığım rujumu kana kana öpen adama, teslim oluşum hangi zikre sığıyordu?
Dantelli kilotum yerdeydi. Sonradan daha sert öpmeye başladı. Dili ağzımdan içeri girdiğinde; birbirine dolanmış dillerimiz, şarkısız bir dansa davet edilmişlerdi.
Dudaklarımı ayırdığında hiç ayrılmak istemediğimi o an anladım. Bana daha da fazlasını yapmasını istiyordum. Bu kadar cesarete bürünmüşken, ihtiyaçla yanıp tutuşan avuç içlerimi sakallarına sürttüm. O muhteşem varlıktı! Tanıyıp tanımayacağım doyumsuzun önde gideniydi.
Yoğun öpüşmenin ardından dudağının kenarına bulaşan kırmızı rujun izini baş parmağıyla sildi. Kollarını yatağa bastırarak iki elinden güç aldı. "Demek erkeğim ha?" Yanağındaki çukur gamze değildi. Buğulu sesi, elbisemin askılarıyla çarpıştı. Memnundu... Tabularımı yıkışım, umarım benliğimi, geçmişimi yıkmazdı.
"Hoşuna mı gitti?" Diye sordum, alayla. Başını yana yatırıp gür tutamlarını elinin tersiyle iteledi. "Gitti," demesini beklemiyordum. Diz kapaklarımdan bacaklarıma ulaşan parmakları hissedemiyordum.
Gözlerim doldu.
"En çok da beni sahiplenişin hoşuma gitti. Karşındaki kadını küçük düşürüşün," parmakları daha da ilerleyip baldırlarımda gezindi. "Yerden yere vuruşun, kendin olmana hayran kaldım. Bir kez daha seni istedim. Nerede biliyor musun Lezâ'm?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşin Bilinmez Tonu
General Fiction"Sen ateşsin Arslan. Dokundukça yakan, öptükçe yara barındıran... En çok da aşksın. Sen benden başkasına yar, bir başkasının tenine de yara olamazsın..." ~Beria Aytun~ . Suudi Arabistan Kralı Abdulaziz'in kızı Beria Aytun, babası tarafından ölüme t...