🅾13. Bölüm: "İLTİMAS "🅾

48.4K 1K 1.4K
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Paralize olmuşçasına omuzlarım titriyor, gözerimin sulandığına şahitlik eden Arslan şiddetle köpürürken üniversitenin idari katında olduğumuzu umursamadan adamlarına dönüp yürümeye başladı. Boş gözlerle tepkisini inceliyordum. Az önce adamın biri bilerek bana çarpmış, avucumun içerisine ufak beyaz kağıt parçasını sıkıştırmıştı. Ondan sonra da korumaların arkasındaki silüet zihnimde canlandı. Nasıl da yüzünü çevrelemişti beyaz boya? Arslan'ın hayatına dahil olduğum günden beri yaşadığım hayat değişivermişti.

Kimsesizdim... Geleceğim belirsiz... Yarınlarım silik bir gölgenin arkasında saklanan kadının gümçele figüranı....

"İndirin silahınızı! Ben bu kata bizler dışında kimse girmeyecek demedim mi?" Boğazımdaki yumru Kılıçhan'ın tehlike kokan sesiyle aktı genzimden. Kulaklarıma doluşan öfkeli ses ise gürledi. "Bu nasıl sorumsuzluk? İhsan Bey!!!" Bağrışıyla olaylar büyürken gözlerimi açtım. Krem rengi dökümlü elbiseme terleyen ellerimi bastırıp kimse görmeden bordo çantamın içerisine ufak notu koydum. Biri ya da birileri benimle uğraşıyordu. Dosdoğru değil dolaylı yoldan Arslan'a zarar vermeye çalışıyorlardı. Bunu da beni kullanarak yapacaklardı. Emellerindeki sinsilik şöyle dursun, analarından doğduklarına pişman edeceğim kendilerini.

"Ben size biz dışında kimsenin buradan geçmeyeceğini rica etmemiş miydim?" Tek kaşı havalanan Kılıçhan sakin ama tehdit dolu tınısıyla konuşuyordu. 'Konuş konuş da senin yapacağın işi sikeyim' dercesine, elini İhsan Bey'e doğru salladı. Adam taktığı kravatı sıkıntılı bir nefesle gevşeterek mahçup bakışlarla konuşmaya çalıştı. "Biz de öğrencilerimizi ona göre bilgilendirdik. Normalde katıma hiçbir öğrenci giremez. Dekanları, profesörleri hariç. İnanın bende şaşkınım. Güvenlik ekibinden, kim olduğuna baktıracağım."

"Gerek yok," dedi donuk bir sesle aslan yelesi. "Bundan sonra daha dikkatli olmazsanız yaptığımız işler bozulur." Adamcağızın arslanın bu cümlesini duyduğunda rengi attı. Çıkık göbeğine elini bastırıp bana bakınca, yüzümü Arslan'a çevirdim. Boğazındaki damarlar kendini sıktığından dolayı belirginleşmişti. Yanık teni sinirden kıpkırmızıya boyanmış, öfkesini çıkaramadığı için de öyle. Dolayısıyla İhsan Bey'e aldırış göstermeyip yanıma yürüdü. Ellerimden tutarak yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "İyi misin kalbim?"

Kalbim mi? Depar atan yüreğimin sesini göğsüme yaslansa duyabilecekti. Başbaşayken kalbim diye seslenebilirken, o çalışanlarının ve okuduğum okulun rektörünün yanıbaşında, kalbim olarak sözde soru cümlesini sormuştu. Omzumu sararak rektöre dönüp sertçe bakıp adamlarına yürümemizi söyledi. Önde beş koruma, arkamızda da beş korumayla yürürken ortalarında biz kalmıştık. Başımı sevdiğim göğsüne yerleştirirken omzumu kavrayan büyük eli tenimde farklı uyaranlar yarattı. "İyiyim," dedim kendisine doğru bakarak. Fakat Arslan çatık kaşlarla bana bakmayıp önüne bakarak yürüyordu. Öfkelenmişti, konuşmadan anlayabiliyorken, "Gerçekten" dedim ve ekledim. "Yanlışlıkla olan bir çarpmaydı."

Ateşin Bilinmez Tonu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin