"ÖLDÜ!" Buz kesen parmakları, destek olduğum tenimin sırtından koptuğunda kotunun üzerine damlayan ıslaklığa çevirdim bakışlarımı. Duyduğum her kelâm huzursuzluğumu iki katına çıkarırken ayağa kalkıp bileğimi kavradı. İrem'in öldüğünü söyleyen Atahan, kan pınarına dönmüş gözlerindeki acımsı yakarışı ile bedenini bedenime yapıştırdığında yerimde donup kaldım. Kaslarım gerildi, bir erkek iznim dışında bana sarılmıştı. Başı omzumda tenime değiyorken kampüsün içerisinde, bankların birinde ağlayışlarını sürdürüyordu. "Kimse duymuyor, Beria..." Hıçkırıklarını dışından saldığında fark ettim sesinde ölen cansızlığı. "Artık çıkmıyor illet canımdan. Hasta bir kadını sevmek..." Kaburgalarıma dolanan ölümkâr nefes, batıp çıkarıyor zilletini. "Sandım ki sevgim onu iyileştirir. Takıntı haline getirdiği Arjin'i unutur ve düzelir diye umdum." Sırtını sıvazlamaya başladım. Ben ne anlardım sevdiklerimin ölümle burun burna gelmesini. Geçmişimi kalıp haline getirdim. Yorula yorula, sevdiğim adamın yüreğine gömdüm çöplerimi. Bana ait ne varsa, kabul eyledi Kılıçhan. Adamlar güzel severdi, büyük severdi de sevmeyi bilenleri. "Atahan," dedim burnumu çekerek. Bir şey hissetmeliyim değil mi? İçimdeki çocuğun ağlayıp başını silik duvarlarına vurması gerekiyor bir nevi.
"Neden?" diye sordum kafamda bir çok soruların yanıtlarını bulmak isteyerek. "İrem sağlık öğrencisi. Sağlığından iddia ettiğin kimse, Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden birini kazanamazdı." Sırtını narin parmaklarımla okşamayı bırakıp sıvazlamayı kestim. Ani ölüm, yirmi dört saat geçmeden nasıl gerçekleşirdi? Ölümün arkasından geldiği taş kafaları deşmeden soluğu burada neden alırdı seven adam.
"Yarın sabah defnedeceğiz." Atahan perperişandı tükenmişti. Gittikçe nefesleri acı çekiyor. "Kendi yaşlarım boğuyor Beria! Kardeşi arayıp söylemese ölümünden haberdar olamayacaktım."
'Neden?' diye soruyorum hâlâ. Sorguluyorum cevabını alamadığım acıtan soruları. "Atahan," deyince vücudunu vücudumdan ayırmadığını fark ettim. Durumdan hoşnut değilim, yine de onu kırmamaya çalışıyorum. Gözüm ileride yürüyen bir grup kişilere takılınca, Atahan'ın kollarını belimden uzaklaştırmaya çalıştım. İçi geçip ağlamaya devam etti güçsüz adam. Lâkin ben, Özgür'ün demir bakışlarının odak noktasını arkasındaki adama çevirdiğini görüyorum. Arslan takım elbisesinin içindeki yırtıcılığını, ceplerine sıkıştırdığı elleri ile, kısmış harelerimin uçlarına dikti. Dudaklarımdan uyarırcasına 'Atahan,' ismi dökülünce Özgür, emir aldığı komutanına döndü. Arslan yanık tenini daha da yaktı. Yerinden kıpırdamadan ayağıyla ritim tutmaya başladığını gördüm. Sinirleniyordu, paylaşamıyordu, kıskanıyordu biliyorum! Biraz daha Atahan sarılmaya devam ederse sarıldığı kolları alçıya alınması yakın.
Nihayet rahatsızlandığımı anlayan Atahan geri çekildiğinde, gözlerini sildiğini fark ettim. Cebinden telefonunu çıkardı, numaramı istedi. Arslan'ın can kırığı bakışlarının altında yaktığı sigarayı bana bakıp yakmasıyla dudaklarımı sinirle dişledim. Sigaradan nefret eden adam, dalı yakıyordu! Parmaklarının arasına aldığı zehri, zaman tutarcasına yaktığında numaramı Atahan'a verdim. İrem için istediğini bildiğimden dolayı telefon numaramı vermiştim. Atahan'ı arkamda bırakırken banka koyduğum çantamın zincirinden tutup, Arslan'a doğru ilerledim. Her adımım, sigaranın küçülmesiyle son buluyor. Her bakışı, parmaklarının arasındaki ağır nikotinle kötüleşiyordu. Kendisinin tam karşısında durduğumda ise, Özgür aramıza girdi. "Yarılandı," dedi Arslan Kılıçhan. "Bana gelene kadar bu dal yarılandı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşin Bilinmez Tonu
General Fiction"Sen ateşsin Arslan. Dokundukça yakan, öptükçe yara barındıran... En çok da aşksın. Sen benden başkasına yar, bir başkasının tenine de yara olamazsın..." ~Beria Aytun~ . Suudi Arabistan Kralı Abdulaziz'in kızı Beria Aytun, babası tarafından ölüme t...