🅾23. Bölüm: "KIRIK KÂDEH"🅾

34.9K 724 2.1K
                                    





Aidiyetlik, bedenime atılan çıkılmaz bir yol. Aşk, ateşle düştüğünde vücuduma, nefes nefese geri çekilen adamın sırtını duvara atışını duydum. Bir düş gördüm ardından. İhtilal durağında ilerlediğim zihnimin en kuytu köşelerinde sakladığım mutluluklarım, acılarım, çaresizce çırpınıp durduğum bir düş... Sırılsıklam olmuş derimin üzerindeki tüyler hissettiğim soğuklukla diken diken olurken, uzandığım çalışma masasından direncim düşmüş vaziyette kalktım. Grul grul zil çalan midem, açtı; acıkmıştım. Baştan sona kadar çıplaklığımı örtecek giysiler Arslan'ın odasında yeri boylamıştı. Dağılan saçlarıma dokunmadan doğruca kıyafetlerimi giyip kumaş pantolonunun düğmesini ilikleyen Arslan'a kaçamak bir bakış gönderdim.

Boynum ve göğüslerim emme darbeleri yüzünden morarmış, rujsuz dudaklarım ise şişerek kabarmıştı.

Tenim ise yanıyordu. Diş izlerinin bedenime bıraktığı geçiçi izler, bembeyaz cildimi tahriş etmişti.

Gömleğini giyen Arslan'ın sırtına baktığımda kabarmış yara izleri dikkatimi çekti. İrili ufaklı yara izleri geçmişte yapılmış kabuklardı. Sıklaşan nefesimi düzene koyduğumda doğruca kıyafetlerimi giyindim. Ardından kuruyan boğazımı temizleyerek acıdan sızlayan dudaklarımı araladım. "Bunlar nasıl oldu?"

Bir adım attım öne doğru. Kol düğmelerini düzelten Kılıçhan anlamayan çehresiyle, "Efendim?" diye sordu. Tek solukla sorumu tekrarladım, kendisine doğru yürüdüm ve "Sırtındaki izler nasıl oldu?" diye sordum. Adem elması usulca indi. Sırtı gerildi, gözleri bilmediğim bir ateşle yanıverdi. "Sonra konuşalım," dedi az önceki arzunun geride bıraktığı tutku dolu tat ile. "Ne zaman konuşacağız?"

Başından salacaktı anlaşılan sorduğum soruyu lâkin izin vermeyecektim; bu sefer olmayacaktı. Koyduğum katı kuralları yıkamayacak, geçmişindeki örtülü perdeyi aralayacaktım.

'Cesaretin başına bela olur,' derdi babam. Olurdu biliyordum ancak benden saklanan masumâne olmayan renkleri de merak ediyorum. Konu sevdiğim adamın sırtındaki iri izler. Dakikalık gördüğüm görüntü yüreğimin sıkışmasını sağlamış uzuvlarımı dondurmuştu. "Daha önce de gördüm Arslan. Gördüm, sordum açıklamadın. Bedenimin her hücresi sana aitse, bedeninin tüm dokuları da bana ait." Yanağını avuçlayıp güven vererek konuştum. "Güven bana," dedim.

Yıkılışını hissettim...


"Geçmişini öğrenmeme izin ver Kılıçhan?" Yanağını kavrayan elimi şefkatle kavrayıp indirdi. Kapıya ilerleyip, anahtarı çevirdi. "Hayır!" deyip kilitlediği kapıyı açtı. Dik omuzlarım itiraz kabul etmeyen sesiyle düştüğünde hayal kırıklığıyla odadan çıkışını izledim.

Bana güvenmiyordu.



Az önce tutkulu bir sevişme yaşarken defalarca parçalanıp bölünüşümü niçin göremediğini anlayamıyorum. Arslan Kılıçhan her defasında yediğim bokları temizlemiş, arkamı toparlamıştı eyvallah! Fakat koynuna ve kalbine aldığı karısına geçmişini neden anlatmıyordu bilemiyorum. Ben ona geçmişimi anlatmışken, sırrımı ortaya dökmüşken aynı beklentiyi o bana sunmuyordu. Açık bıraktığı kapıya şöyle bir bakarak nemlenen gözlerimi yumruğumla temizledim. Dişlerimi sıkarak kendime sakin olmamı hatırlattım. "Sakin ol Beria," dedim kendi kendime. "Sakin olmazsan kendini yakarsın, Arslan'ı kaybedersin."

Burnumun titreyen direğini parmaklarımın arasına sıkıştırıp sıktım. Aklıma 'dank' edenle Arslan'ın etrafa savuşturduğu kağıtları toplayıp Ahu'nun ve benim fotoğraflarımın asılı olduğu şirketin yasaklı odasının anahtarını aradım. Düşen metal kalem kutusunun içine bakmayı es geçerek bulamadığım anahtara sinirlendim. Elimdeki kağıtları yere attığımda öfkeyle soludum.

Ateşin Bilinmez Tonu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin