Elimde sıkı sıkıya tuttuğum çerçevenin güpürlü kenarlarını sıkarken dişlerimi de sıktım. Tekerlekli sandalyemin üzerine çullandığımda gururumun yerle bir olan sesini ta en derinden duyabiliyordum. Yerin dört kat altı, ihaneti temsil eden sinsilik kanıma işlenmiş, ruhum deşerek acımasızlığının zaferini yansıtıyordu. Eşvak hayalini kurduğu aşkı kaybederken, Beria etine ve kemiğine büründüğü bedene zılgıtlar çalarken alkış tuttuğu eforu da harcıyordu.
"Canım acıyor!" dedim acıdan pişmanlık duyarak. "Kalbim eller içerisinde yuvarlanıyor."
Neden ağladığımı da bilmiyorum. Muhterem yalnızlık işlenirken alnıma Arslan'a aşık olduğum gerçeğini değiştirmiyordu. Bedenine hürmet ettiğim Eşvak'ın zavallı sevgisiydi. Eşvak, ilgiye aç bir kız çocuğuydu. Sevgi görmeden büyüyerek olgunlaştığından direkt kendisini ve ruhunu doyuran adama bağlanmıştı.
"Neden hayatım boka sarıyor?" Kendi sesimi bulamamıştım. Ses tellerim acıya acıya fotoğrafa konuşuyordu. "Tüm bunları istememiştim!" Çerçeveyi yere attığımda öfkem sönmemişti. Aksine daha da çok büyümüştü. "Planladığım her şeyden vazgeçmeyi göze almışken nasıl ondan vazgeçerim?"
"Kaybettin Beria."
Yabancısı olmadığım kadının sesiyle ıslak kirpiklerimi sildim. Gabra her zamanki gibi sinirlerimi alt üst etmeyi başarmıştı. "Burada ne işin var?" Düz konuşmam soru değil, 'Defol git!' demekti. Aptal Gabra ise defolup gitmeyerek söylediği her bir sözcükte kan beynime sıçradı.
"Yıkılışını zevkle izlemeye gelmiştim." Gözleri yılanınkiyle aynı kısılmıştı. Dudaklarına yansıttığı memnuniyetli kıvrılış Dağhan'ı aratmıyordu. "Benim derdim seni mi gerdi?"
Tabi ki klişe cümleyi ben söylememiştim. Gabra tekerlekli sandalyemi kendi eksenimde döndürerek yüzüme iğrenç çiçek kokan nefesini üfledi. Galiba çiçeklerden nefret etme sebebim ortaya çıkmıştı. Vücudunu yoğunumsu yıkadığı çiçeklerin bahçesine yazıktı. "IQ seviyeni zaten biliyordum Gabra. Klişelenmiş cümleler çıksa çıksa senin gibi beyinsizden çıkardı."
"Acınası halinle konuşuyorsun ya nasıl acıyorum sana anlatamam." Yüzüm kasılırken, Gabra'nın kelimelerindeki haklılık payı ellerimi yumruklaştırmıştı. Sakince ayağa kalkarak karşısında dikildim. Tıpkı o geceki gibi... Boyum birkaç santimle karşımdakini geçmişti.
"Ne söyleyeceksen," yüzümü buruşturdum. "Eğilerek değil yüzüme bakarak söyle. Nefesinin iğrenç kokusu rahatsız ediyor."
"Ağlamışsın," dedi kinayeyle. Sınanıyordum Allah'ım resmen şu biçimsiz kızla sınanıyorum. "Sana ne."
"Gerçekleri görmenle ait olduğun çöplüğe gidersin diye umuyorum. Arslan'ın sende bulmadığını o kızda bulmuştu. Dur bir dakika!" Düşünüyor gibi yaptı. "Elizan'dı değil mi, şu fotoğraflardaki kız?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşin Bilinmez Tonu
General Fiction"Sen ateşsin Arslan. Dokundukça yakan, öptükçe yara barındıran... En çok da aşksın. Sen benden başkasına yar, bir başkasının tenine de yara olamazsın..." ~Beria Aytun~ . Suudi Arabistan Kralı Abdulaziz'in kızı Beria Aytun, babası tarafından ölüme t...