Yumruk yemişçesine kasılmış yüzü çarpıldı. "Nereden çıkardın bunu?" Diye sorduğunda, alaycı tavrı bozulmuştu. Siyah incilerime bakarak söylediği afallamış soruyu birkaç kez daha tekrar ettiğinde konu hakikaten çok farklı yere gidiyor. Babamın karakolda oluşunun nedeni açık açık Arslan'ken beynimi kaybedeceğimi düşünüyordum.
Sevdiğini söylüyordu lügatinde, sevdiği kadının babasını zor duruma sokuyor. Yaptıklarından çoğu çelişkiden doğmuş, yaşattıkları tutku denizinde yüzen çırılçıplak kadının bel oyuğundan baldırına kadar uzanmıştı.
Sakladıkları; eklere bürünmüş birkaç sıfattan ibaret.
Gözleri ise; yaşattığı dünyamın en usta oyuncusu.
'Bir Tevrat ayeti size der ki: "Çünkü elleriniz kanla, parmaklarınız suçla kirlendi. Dudaklarınız yalan söyledi. Diliniz kötülük mırıldanıyor." '
Doğruydu.
Leza'nın günahına iştirak eden günahlarım gibiydi gözleri.
Ellerime sonsuza dek çıkmayacak masumun kanı bulaştı.
Parmaklarım öldürdüğüm İrem'in suçuyla kirlendi. Yalnızca sevdiğim adama değil, benliğimi yaratan Allah'a da yalan söyledim.
Dilim kötülük mırıldanıyordu...
Dört büyük meleğin maskeleri yüzüme yapışmıştı. Biri düşünce diğerini, diğeri düşünce ötekini takıp durdum. Suçlu hep bendim biliyorum lakin bu sefer ben değilim. Kadın ile erkeğin birleşerek türettiği kıvılcımların bedeni; bedenim değil, kocamın diyeti idi.
"Yalanlama," öne doğru atılıp elini elime hapsettim.
"Daima doğrularına açık bir kadın olacağım." 'Kendime bile inancım yoktu.'
"Ailem değildin belki ama" derin nefes alıp verdim. "Eksik bacaklarımın yürüyüşünü seninle tamamladım."
Kaşları çatılırken dudakları düz çizgi halini aldı. Nefesim boğazımda düğümlenirken, atik bir hareketle ince bileğimden tutup kaslı göğsüne yapıştırdı vücudumu. "Senden başkası yok."
Göğsü sıkıntıyla inip kalktı. "Benden şüphe duymamayı öğreneceksin."
Dirayetim kayboldu. Aklımda planladığım senaryoyu senarist tek kalemle sildi. İçten içe kendisiyle iyi konuşup onun bana tam olarak güvenmesini hedefliyordum. Biliyordum ki, Kılıçhan yürüdüğüm yolların sonunu yine kendi yolu ile bütünleştirir.
"Şimdi bana söyle," burnumu açıktaki yakasının gerdanına kükürt kokusunun ağır koktuğu şah damarına bastırdım. 'Yaşam damarı' burnumun altında atıyordu. Oradan kokusunu öpmek; her kadına nasip olmazdı ya.
Sağ eli, saçımın altından sol şah damarımda gezindi. Parmakları dokunduğu sol şah damarımı nazikçe okşadı.
"Bu damarın sağdan ne farkı olduğunu biliyor musun Beria?" Diye sorduğunda burnumu biraz daha yanık gerdanına gömdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşin Bilinmez Tonu
Fiction générale"Sen ateşsin Arslan. Dokundukça yakan, öptükçe yara barındıran... En çok da aşksın. Sen benden başkasına yar, bir başkasının tenine de yara olamazsın..." ~Beria Aytun~ . Suudi Arabistan Kralı Abdulaziz'in kızı Beria Aytun, babası tarafından ölüme t...