🅾18. Bölüm: KEHRİBÂRIN ATEŞİ 🅾

43.5K 970 2.1K
                                    

"Üşüyor musun?" Gökyüzüne bakmayı son verip, havada asılı kalan elimi indirdim karnıma. Arslan'ın varlığını düşlediğim yıldızsız gökyüzü, ışığını kaybeden ateşin emarelerini koruyamamıştı.

Omuzlarıma koca poları bırakan Karahan'ın yeni yıkandığını saçlarındaki ıslaklık ile anladım. Göz ucuyla çehresine kısacık bir salise bakıp başımı dikleştirdim yine. Eğmeyeceğim kafamı, aciz olduğumu belli etmeyeceğim. Bir kadının zayıf anını kollar erkekler. Bundan hoşnutluk duyarlar, dediklerinin yapılmasını isterler. Yapmayacaktım, düşüncesizce değil bilinçli davranacaktım. 'Gör, nefes... Havadaki nefesimi bir başkasının nefsine çektir. Solusun bana ait olanı, solusun ki zehir gibi bir nefesin ağırlığı altında ezilsin...'

Sustuğum dilim dönmüyordu kocam dışında bir başkasına. Sanki... Sanki konuşursam büyük bir günah işleyecektim. Arslan'ı aldatacakmışım gibi hissediyordum. Sözcüklerim çıkmamalıydı dilimin altındaki kâbirden. Yüzümdeki yanıklardan ötürü oluşan su dolu kabarcıklar çarpan havayla pınarlarımda koca damlalar biriktirdi. Kirpiklerim titrerse kendimi kontrol edemem. Ağlarsam yine, durduramayacağım can çekişen hıçkırıklarımı. Hıçkırıklar, hiç kırıldı mı gönlümüzde? Dizelerde huzur bulan şairlerin, şiirleri böylesi bir dönence yaşadı mı?

Susuşumla aldatmadım sevdiğimi. Ona yâr olanın başkasına dilim açılamazdı. Sustum, izledim simsiyah gökyüzünü. İnce kollarımı birbirine dolamadan önce, omuzlarıma örttüğü poları alarak yere attım. Suratına bakmıyordum. Bakarsam Arslan'a ihanet edeceğimi düşünüyorum. Hafızamda onun silueti yer almalı. Kehribârın 'ATEŞİ,' bizim birbirimize olan sadakatimizken, Karahan cinselliğini haberciyle tatmin etmiş şimdi de soluğu yanımda almıştı. "Bu denli soğuk mu davranacaksın?" Gözlerimi kapatarak sesinin kesilmesini bekledim. Kessin ya artık sesini! Duymak istemiyorum. "Sen böyle yaptıkça," duraksadı. Eli diz kapağımın üstündeki elime kapanınca, karada çırpınan balık misali gözlerimi açtım. İrkilerek ayağa kalktığımda dişlerimin arasından tısladım. "Dokunma!" Yanak içini dişledi. Yüzündeki damarlar belirginleşti. "Alış!" dedi ayağa kalktığında. Kolumdan tutup burnumun dibine girdiğinde gözlerine bakmayı es geçtim. "Bana mâhkumsun Eşvak," alıştırır gibiydi cümleleri. Gözümü kaplayan morluğa bakarak tane tane konuştu. "Bana karşı kullandığın her mimiğine, jestine dikkat edeceksin! Sana ne diyorsam ikiletmeden her dediğimi uygulayacaksın." Kolumu sıkan parmakları o bölgede moraracaktı. Hassas vücuduma bırakılmayan yara kalmamıştı. Habercinin yanımıza yürüyen adımlarını gördüğümde yataktan sağ çıktığına üzülmüştüm. "Habercin dediklerini uygulamıyor mu yoksa?" İğrenerek boşta kalan elimi bileğine götürdüm. Kolumdaki elini demir kadar sert şekilde vücudumdan ayırdığımda, "Son kez elinin bana değmemesini söylüyorum Karahan." Özellikle şimdi söyleyeceğim iki kelimeyi habercinin gözlerinin içine baka baka söyledim. "Sikip attığın orospun gibi kuklan olmayacağım." Haberciye gülümsedim. "Değil mi haberci? Bir güzel sikilip nasıl atıldın ama!"

Göndermemle hışımla boğazıma yapıştı. Karahan'ın göğsüne sırtım çarptığında bedenim anında iyi yönden uyarılmıştı. "Seni siktirip attıracağımı kendim söyledim!" Nefes nefese kalan habercinin çok güzel açığını yakalamışım durur muyum hiç? "O yatakta sikilip atılan senken," boğazımı biraz daha sıkınca Karahan'ın gövdesine yapıştırıldım. Birazdan asıl gücü sürtüğe gösterecektim. Diz kapağımı sikilmiş amına geçirdiğimde acıyla yere düştü. "Kıyamam!" dedim kinaye ile. "Sikik amın çok mu acıyor?"

Karahan atik bir hamleyle göbek deliğimden yakalayacaktı ki fırsat bu fırsat direkt haberciye saldırdım. Kar maskesini çektiğimde, başını sırf yüzü gözükmesin diye eğdi. Onun iğrenç yüzünü merak ediyordum, kim olduğunu yaşantımla nasıl bir bağlantıda olduğunu. Karahan'ın adamları akın ettiğinde, siyah uzun saçları elime dolayıp yerde haberciyi sürükledim. "Vay be haberci," kahkahalarla gülmeye başladım. "Nereden nereye!"

Ateşin Bilinmez Tonu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin