🅾 41. Bölüm: "GÜL DİKENİ, AY IŞIĞI."🅾

26.4K 374 1.7K
                                    

Merhabalar! Uzun zamandır ABT'ye bölüm atmamıştım ve sizi delicesine özledim. 1 Milyona doğru giderken, kalbinizi yerinden hoplatacak bir bölüm yazdım. 1 Milyona ulaştığımız zaman öyle güzel bir şey gerçekleştireceğiz ki, her şey bizim için baştan yazılacak.

Bölüm sonundaki tepkilerinizi bekliyorum. Keyifle okuyun #BerArs ailesi.


SINIR: 1.500 YORUM, 300 OY


Ben kandım, kanarak kanadım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ben kandım, kanarak kanadım. Usulca düştüm, düştüğümün farkına varamadım; yara aldım.

Sevdiğim adamın benden ayrılıp başkasıyla evleneceğini düşünerek diri bedenimi ateşlere attım...

Dudaklarının üzerinde gezdirdiği dilinin kuruduğunu gözlerinin kapanmasıyla anladım. Çalışma odasında ikimiz tektik, ikimizin de solukları hızlanmış, ikimizin de düşünceleri tezattı.

Aynadan birleşen gözlerimizi önce çeken ben oldum. Duyduklarımı hazmetmem kolay değildi, Firas Aytun'un soyadını yerle bir etmek isteyen her kimse vücuduma enjekte edilen ilacın ne ilacı olduğunu da iyi biliyordu. Öyle ki, adalet kavramını Arslan'la Lalin'i evlendirerek gerçekleştireceğini düşünüyordu. Güldüm... Kocamdan ayrılıp başka kadınla evlenişini seyretmemi arzulayan her kimse istediğini vermeyecektim.

"Neden?" Sorumla Arslan yutkundu. Kehribarları ışığını kaybetmiş siyah gökyüzünden farksızdı. "Bilmiyorum," dedi. "İnan bana nedenini bilmiyorum."

Yüreğim sıkışıyordu. Arslan'a baktıkça bebeğim aklıma geliyordu. Lalin, ansızın hayatımıza dahil olmuş yan karakterken şimdi yan karakterlikten sıyrılıp yerime geçmek için hazırlanıyordu. "Ben senden ayrılamam!"

Boğazımdaki yumru ile serzenişlerimi ipsiz sapsız kuyulara attığımda, güçsüzce omuzlarım düştü. Arslan güçlü kollarıyla omuzlarımı kavrayıp sıktı. "Senden ayrılacağımı nasıl düşünürsün, Beria? Ben senin yanındayken bile nefes almakta güçlük çeken bir adam iken," gözlerinin kabuğunu soyarak çırılçıplak bıraktı. Nefesi düğüm düğümdü; ikimizin nefesi ciğerlerimizi yakan Leza'nın ateşiyle yanıyordu. "Seni kaybederek kendimi öldürmeye niyetim yok!"

"Öyleyse çıkış yolu bul!" Tiradımın sonuna kadar gelip hıçkırığımı ona duyurdum. "Canım yanıyor Arslan! Ben artık acılarla savaşmaktan, sürekli düşüp durmaktan, ruhuma açılan her yaradan bıktım!"

Arslan dudaklarını birleştirip iki ayrık et parçasının hareketini kesti. Düşüncelerle dolu beynini zorlayıp çözüm yolu arıyorken, elde avuçta kalan hiçbir şeydi; hiçbir şey yoktu.

Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp zayıf şekilde ısırdım. Katran karası kalbim siyahlıktan asıl rengine döndüğünde, damarlarımızda gezinen kanın rengini yansıtan kırmızı oda çaresizliğimizi simgeliyordu. Türlü planların içerisine atılmıştık, hepsi ile savaşıp dik durmuştuk. Peki ya şimdi, beni Arslan'dan koparmak isteyen kişi niçin mutluluğumuzu çok görüyordu?

Ateşin Bilinmez Tonu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin