Sessiz bir ürperti kollarımdan baldırlarıma kadar uzanıyor, yutkunsam şah damarımın parçalanacağını biliyordum. Nefes alsam, nefesim kesilecekti. Göğüs kafesimin sol yanındaki organım titrediğinde kirpiklerime ulaşan yaş tenime değmeden hoplayıp zemine düştü. Mp3 çalardaki İspanyol ses konuşmayı bitirdiğinde, boğazıma dayalı sivri bıçak baskısını azalttı. "Elimi çekeceğim ve sen çığlık atmaya kalkışmayaksın." Maskesinin altından çıkan sesine konsantre oldum, susarak. Eminim, kadındı beni tutan. Bıçağı indirir indirmez gücü hafifledi. Ağlayıp korkmam gerekirdi öyle değil mi? Korkudan deliye dönmem bana, 'Ne yapacaksınız?' diye sorular sormam gerekirdi. Arslan'a zarar vermek isteyen tonla insan vardı tanımadığım. Bana göre, benim üzerimden ona zarar vermeye çalışan mahlukatlardan daha fazlası değillerdi. Durduk yere öldürmezlerdi. Mantıklı düşününce siyasetin içerisindeki adamdan nefret eden yine bir siyasetçiydi. Gözlerimi kısarak bıçak tutmayan kolunu kavradım hızla. Esnek yapımı acımasızca kullanarak kolunu ters çevirdiğimde yerinde afalladığını gördüm. Hızla arkasına geçtim, kolumu boğazına doladım. Vücuduna asılıp bedenini büktüğümde öteki elinde tuttuğu bıçağı nereme denk gelirse savurmaya başladı. Daha da sıktım kar maskeli insanı. Boynunun zayıflığı düşüncemi tekrar ediyor, tuttuğum bedenin kadın olduğunu düşünüyordum."Rolleri değiştirdik ha?" Sıkılı dişlerimin arasından tısladım. Bacağıma denk getirmeye çalıştığı bıçağı saplayacakken, boştaki elim metalik keskinliğini avuçladı. Avuçladığım bıçağı, bir ileri bir geri etime sürttüğünde acıyla gözlerim doldu. Şah damarımdan uzaklaşan avuç içimi, parçalamıştı. Çırpınışlarının arasından tırnaklarımı kar maskesinin gizlediği yüzüne batırdım. İnce, tiz bir çığlık siyahlarla sakladığım duvarlarıma çarpıp geçti. Avucumdan süzülen ıslaklık kanımdı. 'Kanını damarından içeceğim, Kılıçhan." Demişti... Arslan'ı yegane güçle yenmek isteyen zamir. "Kanımı sana içireceğim, haberci."
Bıçağı elinden aldığımda boğazına dayadım. "Konuş!" dedim bağırarak. "Maskenin altında ölmek istemezsin. Ne istiyorsunuz bizden?!"
Gıkını çıkarmadı, ağzını açmadı. Deli kuvvetiyle ölmek pahasına üzerinden attı beni. İkimizde yerde yuvarlandığımızda bıçak karanlıkta diğer uca sürüklendi. Ben üstte, o alttayken kasığıma yediğim tekmeyle sırt üstü yere kapaklandım.
Başımı koltuğun ayağına çarptım, acı hücum etmişti geçmek bilmiyordu. Kalbim durmuştu, nefes alamadığımı hissettim. Damağımdaki kuruluk konuşmama engeldi. Nasıl oldu bilmiyorum ama ikinci bir darbe burnumda hissettim.
Orospu burnuma yumruk atmıştı. Düz karnıma oturup yüzüme eğildi. "Öldürmediğime dua et, Aytun. Sonra seninle hesaplaşacağız."
Üstümden kalktığında arkasına bakmadan yürümeye başladı. Uzanan bedenimi hareketlendirdiğimde elimdeki sızı kuvvetle kanıyordu. Emekler pozisyonda yerde dizlerimi kırdım. Emekleyerek kapıya yürüyen kadının gölgesinde acıya dayanıklı bedenimle ayağa kalktım. Pencereden nükseden ışığın yadsıması kanıma bulanan bıçağı aydınlattı. Fırlatılmış keskinliği alır almaz hızla üzerine atladım. "AHHH!" diye bağırdım olağanca. Sinirliydim, canım yanıyordu. Başı zemine çarptığında, şiddetini maskesi engellemişti. "Benimle hesaplaşman için tanışıyor olmamız lazım." Kesinlikle tanıyor olmalıydım. Dışarıdan gelen fren sesiyle tuttuğum bıçağı havaya kaldırdım. Tadını aldığım sıvı kırmızılık, bana aitti. Parçalanan avuç içim de...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşin Bilinmez Tonu
General Fiction"Sen ateşsin Arslan. Dokundukça yakan, öptükçe yara barındıran... En çok da aşksın. Sen benden başkasına yar, bir başkasının tenine de yara olamazsın..." ~Beria Aytun~ . Suudi Arabistan Kralı Abdulaziz'in kızı Beria Aytun, babası tarafından ölüme t...