Kadınlığıma baskı yapan erkekliği çıplak bedenime sürtündükçe, içimdeki bitmek bilmeyen tutku gün yüzüne çıkıyordu. Arslan'ın maharetli parmakları, tepeciğimde oyalanıyor şaşırtıcı derecede gevşememi sağlıyordu. İlginçti hem de çok. Cinsel yaşamım bunca zaman yürüyemediğimden katı tutumdaydı. Hiç erkekle yakınlaşmalarım olmamıştı fakat çırılçıplak bedenim, bu adamın karşısında pembeleşirken göğüs uçlarım yoğun bir şevkle dikleşmişti. Belime dolanan parmakları kalçamdan aşağı inerken, kadınlığımdan sızan orta parmağı içimden çıktığında dudaklarım susuz kalmışçasına muhtaçlık duydu. Öpmüyordu, süründürüyordu. İlelebet bitmeyecek bir ateşin ortasına soktuğunda beni, bedeninden uzaklaştırdı. "Uzan!" diye emretti kükürt kokulu. Duşa kabinde uzanacağım alan yoktu. Gözlerimle taradığım çehresine anlamayarak baktığımda emrini tekrarladı. "Yere uzan, Beria!" dediğinde kalbim göğüs kafesimden neredeyse çıkacaktı.
Kadınlığımın tepeciğinin ucu sızlıyor, ılık bir damla Arslan'ın gözlerinin önünde zemine akarken su birikintisine karıştı. O ıslaklık kadınlığımın, bekâretimin gizli suyuydu. Vahşi bir dürtüyle aşağılarımı izleyen Arslan, boğazından derince dökülen inlemeyle öne doğru atıldığında, kaçmak için girişimde bulunamamıştım. Tel tel göğsüne çarpan saçlarım arzulu ve sabırsız vücudunu aceleyle hareket ettirmişti. "Ayaklarının seni bana getireceğini söylemiştim," dedi yere uzanmam için baskı uygularken. Üçüncü kez tekrar ettiği cümle inada binmemi sağladı.
"Bende senin bana geleceğini söylemiştim!" İşaret parmağımı dikbaşlılıkla göğsüne vurduğumda, yere uzanmadım. Emrine itiaat edecek o yoğun dakikaları geride bırakırken bedenimden ziyade ruhumun ona ihtiyacı vardı. Vücudumu görmüştü, tuhaf bir şekilde elleri arasında beni parmaklarken hâyâ duymamıştım. Cinsellikle ilgili ne varsa, sevdiğim adamın bana öğretmesini yeğlerdim. Saçma sapan araştırmalardan çok onunla birlikte tatmayı hesap etmedim ama. Şuracıkta, sıcak suyun altında sahibim olabilirdi. Evlenmeden yaşanılacak birlikteliğe kendimi hazırlamıştım saniyesinde de, onun gözlerine baktığımda arzunun ve şehvetin dışında bir şey gördüm. Kararlılık! Sözünden köşeyi asla dönmeyecek muhafazakar bir tutum görür gibi olunca, onu şevke, isteğe getiremezdim.
"Burada olsun istemiyorum."
"Sana oraya uzan dedim Beria! Lafımı tekrar ettirme!" Erkekliğinin ne kadar büyüdüğünü görünce içimde yeşeren korkuyla başımı hızlıca salladım. "Hazır hissetmiyorum," dedim arzuyla kasılan gözlerine bakarak. Yanından çıkmak için geçerken, kolumdan tutup bedenine yapıştırmasıyla burunlarımız birbirine değdi. "Şimdi, burada, bu saniyede benim ol." Tıslarcasına nefesimi dudaklarına üfleyerek onun iplerinin ters köşe ellerimde olduğunu kanıtlamak istedim. Mimiksizce ateşli tenine dokunarak avuç içlerimi sürte sürte, onun devasa şişkin pazularıyla adeta sevişmeye başladım. Arslan'ın en büyük zaafı bendim. Alev alev harlanan tenindeki ateşin izini, tenime armağan etmesinden anladım. Ben zehirli bir kadınım. Arslan'a ne kadar aşık olursam olayım, beynimde hastalıklarımın kronik bozuklukları vardı. Kulağıma yankılanan hayali ağlama sesi doluştuğunda gözlerimi isyan edercesine kapattım. Geçmişimin lanetli gece sesleri yine esir almıştı zihnimi. Arslan bana dokunduğunda kendimi kaybetmiştim. Tek fiziki kusurum düzelmişken, şimdi de psikolojik sorunum nükselmişti. Şart sundum, ucuz bir fahişe gibi bedenime şart koydum. Arslan'ın gücüne ihtiyacım vardı benim. Emellerimi nasıl unuturdum? Duhan Arslan KILIÇHAN'ın bana dokunmasına nasıl izin vermiştim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşin Bilinmez Tonu
General Fiction"Sen ateşsin Arslan. Dokundukça yakan, öptükçe yara barındıran... En çok da aşksın. Sen benden başkasına yar, bir başkasının tenine de yara olamazsın..." ~Beria Aytun~ . Suudi Arabistan Kralı Abdulaziz'in kızı Beria Aytun, babası tarafından ölüme t...