Mahşer Midillisi
49. Bölüm
Gerçeğin Sırasındaki İyi
Bazen hayat akmaz, tüm sorunlar önümüzü tıkar fakat biz bunun farkında olmayız. Kendini ortaya çıkardığında ise artık çok geçtir.Tüm damarlar çatar, dertler taşar ve yükler patlar.
Ortada büyük bir karmaşa vardır ama insan hemen fark edemez. Çünkü öncesindeki sükunettedir aklı.
Kaçamayan insanlar çoğu zaman; tökezlemez, oturup soluk almaz, çaresizce beklemezler. Kendilerini normale bırakırlar. Daha önce gerçekleşmiş davranışı kopyalayarak hareket ederler. Bunu yaparken hissetmelerine ve benimsemelerine gerek yoktur.Bu yüzden Ayça telefonun diğer tarafındaki kişiyi dinlerken hiçbir aksiliği belli etmiyordu. Onunla konuşmak ensesindeki tüylerini dikleştirmiş, bedenindeki sıcaklığı düşürüp nabzını soluklaştırmıştı.
Nefret ediyordu.
Eniştesi ise hiçbir şeyi anlamadan akşam için yaptıkları planı heyecan içinde anlatıyordu. Onların mutlu olacağından emin bir şekilde özgüveni yüksek ve kibirliydi.
"Ayça. Teyzeni işten aldım, sizin de okulunuz bitince birlikte yemek yiyelim mi?" Aslında soru cümlesinde bile her şeyi kimseye sormadan planlamış olduğunun sinyalleri vardı.
Olacaklara kesin gözü ile bakıyordu. Ama Ayça sesinden belli olacak şekilde baskın ve kararlı ifadeyle konuştu.
"Okuldan sonra etüt var." Böyle bir plan yaptığı için adamı suçluyor gibiydi. Fakat daha öncede bunu yapmışlardı. O zaman sorun olmamıştı.
Eniştesinin sesi bile lakayt, katlanılamayacak kadar sevimsizdi onun için. Aklına başka bir kadınla öpüştüğü ve elindeki küçük hapların rahatça görünebildiği şeffaf poşet geliyordu. Gözleri kapatsa gözkapaklarına resmedebilirdi.
"Bir günlük ekiverin etütü. Sende Tolga ile takılarak iyice ona benzedin."
Ayça birkaç saniyeliğine kendini kaybetti. Dişlerini sıkıp kinle içindeki zehri akıtıverdi. "Ben seni benzetirdim de."
"Efendim."
Yanında oturan Enes onun yüz ifadesinden gerildi. Ne olup bittiğini merak ederken Ayça'nın bu kadar nefret dolu olmasına şaşırdı. Kızdığı ve yeminler saçıp bedel ödeteceğini söylediği anlara şahit olmuştu. Ama o zaman bile bu hissi vermemişti.
Sanki içinde yuttuğu bir ateş vardı. Çıkmak isterken boğazını yakıyor, çatık kaşların altındaki gözlere alevini veriyordu. Vahşi bir hayvan gibi hırıltıyla konuşması da cabasıydı. Kulak kabartıp telefondan gelen sesi de duymak istedi.
Ayça kendine hakim olmayı başardığı an karşı tarafın az önceki cümlesini anlamadığına sevindi. Onunla daha fazla konuşmak istemiyordu. Başından savmak için adres şaşırttı.
"Tolga gelirse gelirim. Bakalım." Geçiştirip telefonu kapattı. Zaten sabah okulun ilk saatini kaçıran Tolga'nın bir de etütü boşlayıp yemeğe gideceğini zannetmiyordu.
Böylelikle eniştesi ile görüşmek zorunda kalmayacaktı. Geriye yaslanıp burnundan sert bir nefes verdi. Hem bu konuda bir şey yapmayacağına karar vermiş hem de adama nefret beslemekten geri duramamıştı.
Boş ver diyordu, içinden kendini böyle rahatlatmaya çalışıyordu. Enes gözlerini kırpıştırdı genç kızın içindeki alevin şimdi omuzlarında yüke dönüşmesini kısa zaman içinde açıkça görmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahşer Midillisi
Teen Fiction"Dünya mahşer meydanına dönse dahi sonunda ben yine gülümseyeceğim. Benim olayım bu." Artık çözülemez bir sorun haline gelen Ayça, anneannesinin yanına kasabaya gönderilir. Antisosyal olan on dokuz yaşındaki kız için kurulan tüm düzenler, planlanan...