70. Uykulu Tilki

62 7 9
                                    

 Mahşer Midillisi 

70. Bölüm - Uykulu Tilki 

"Severim ben seni, candan içeri, 

Yolun vardır, bu erkandan içeri,

 Beni bende, deme, bende değilim,

 Bir ben vardır bende, benden içeri." 

 - YUNUS EMRE

Ben otursam benle, aklıma gelir eski hâlim. Neydim ne oldum dünyası değil de ben, bana zulm oldum hayatı yaşasaydım. İşte o zaman... Ben, bana ayrı yanar; kendim, hayatıma bir başka kıyardı. 

-ayça 

Daha küçükken annesi ellerini birbirine sürüp avuçları arasındaki havayı silkeler gibi yapar ve üstüne basa basa "Bitti." derdi. Ama Ayça çok ağlar ve ısrar ederse annesi dayanamazdı. Ağlayarak biten her şeyi ve elinden geri gideni geri getirebiliyordu. Ama bu küçük bir çocukken işe yarıyordu; şimdi ağlamanın bir faydası yoktu. Yine de gözlerinki ıslaklık göz bebeklerini parlatıyordu. 

Bitmesine razı olmadığı şey neydi? Muhtemelen çocukluğunun bitmesine; o toz pembe, yargısız ve sorgusuz kişiliğinin tükenmesine ağlamak istiyordu. Tüm yaşadıkları göz önünde bitti diyordu. Artık eski Ayça "Bitti." diyordu. 

Buna ağlamak istiyordu. Ama kim buna ağlama hakkına sahip oldu. Her insan büyür ve ardından eski bir benliğini söndürürdü. Bunun için ağlanmaz kaybolması gereken bir nesneymiş gibi aramaya kalkmazdı. 

Geri çekilip pencereyi kapattı. Dolu gözlerine bahane yüzüne vuran rüzgâr olurdu. Soran olursa böyle söylerdi. Arkasına dönüp hasta yatağının üzerindeki toplanmış eşyalarına baktı. Sonunda buradan çıktığı için mutluydu ama içinde artık her nereye giderse gitsin bir tutsaklık hali olacağını düşünüyordu. Kendinden kaçacak yeri yoktu, kimseyi ardında bırakacak cesareti ve eski pervasızlığına sahipti. 

Çıkmak için babasının ve amcasını bekliyordu. İşlemlerini halledip geleceklerini söylemişlerdi. Bir haftadır buraya tahammül etmişti ama son saniyeleri geçmek bilmiyordu. Sabırsızlık içinde odanın içinde yavaş adımlar attığında kapı açıldı. İçeri elindeki koca iki valizle giren amcasını görünce yüzünü ekşitti. 

"Bu valizler ne?" Yaşanan olaylardan sonra burada kalmasını istemiyorlardı. Bir an önce toparlanıp yanlarına geri dönmesini istiyorlardı. Ama Ayça geri dönecek bir evi olmadığına emindi. Ayrıca kaçıp gitmeyecekti, iki gün önce ifade için karakola gittiğinde kendini aklamıştı. Ona bakan gözler suçluyu değil zavallı bir genç kızı görüyordu. Ne olduysa burada olmuştu ve ne olacaksa yine de burada kalacaktı. Kendini bu ilçede kaybetmişti ama annesinin kızı da sevilen biri de burada olmuştu. Dünya üzerinde daha fazlasını olabileceği bir yer olduğuna inanmıyordu. Kaçmak istemiyordu, her seferinde olduğu gibi bir sorunun üzerini örtüp müsebbibi olmadığını söyleyerek uzaklaşmak istemiyordu. 

 "Amca konuşmuştuk. Ben bir yere gitmiyorum."

Göktuğ, onunla inatlaşmadan halletmek istiyordu. Kesin bir kararla onu buradan götürecekti ama ikna etmek için biraz zaman verecekti. Kararına uyuyormuş gibi davrandı. "O yüzden ben geldim. Yıllık iznimi aldım. Sen tam olarak iyileşene kadar buradayım."

Ayça'nın git ben hallederim demek değil dilinden zihninden bile geçmedi. Uzun ve derin bir bakışla amcasının yüzüne gülümsedi. Sezmişti, olandan emin değildi ama tahmini hakikat gibi zihninde yer edindi. Amcası burada kalma görevini üstlendiğine göre babası gidecekti. Anca hasta haneden çıkana kadar yanında kalabilmişti. Zaten babalık konusunda ne zaman üzerine fazla sorumluluk ve görev düşse hemen Göktuğ'a pas atıyordu. Ayça bunu ilk kez yaşamıyordu ama ilk kez bu kadar gücüne gitmişti. 

Mahşer MidillisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin