50. Bölüm Gençliğin Hakkı

126 25 7
                                    

Mahşer Midillisi
50. Bölüm
Gençliğin Hakkı

İnsan kendini var etmek ister. Yok olduğunu anlarsan kime tutunman gerekir?

Herkes olmak istemez, bir kişidir arzusu. Benliğine kavuşmak, kabullenmek
ve kabul ettirmek.

Tüm bu çırpınışların sebebi budur.
Fakat kendine dönüp, benliği dışında bir şey düşünmeye kişiler olarak bunu fark edemeyiz.


Maddelerin var ettiği bir bütünün içinde dolaşmak, süre gelen zamanın akıp gitmesini izlemek, metabolizmayı makine gibi işletmek, tüm bunları duygusal değerlerden uzakta düşünmek yaşamak değil sürüklenmektir.

Yakanıza yapışıp sizi yaşamaya zorlayan hayatı takip etmenizdir.

Oysa doyum bundan ötededir.

Her insan dört maddeyle yoğrulur. Umudu hava olur ve ciğerlerine dolar. Yüreği ateş olur ve için için yanar. Dertleri su olur, kimi zaman coşkun akar sürükler, kimi zaman her şeyi kaldırır, kimi zamanda sakin bir göl gibi olur.

Gençliğin ilk adımında derdin ateş olduğunu sananlar etrafı yakarlar. Ta ki yakıp geçemeyeceği birine rastlayıp alevlerin damla damla içinde çekildiği ve kalbinin ortasında birleşip zahmetsiz kalkamayacak kadar derin ve sakin bir suya dönüştüğü anı yaşayana kadar.

Ayça o an anladı...

Tolga'nın ağabeyi hakkındaki gerçeklerden haberi vardı. Bunu elle tutulur bir kanıt olmadan bulmuştu. Fakat inkarını hiçbir yalan savunamazdı.  Çünkü tüm bunu onun gözlerinden görmüştü.

Tolga'nın şaşkınlığını, korkusunu ve başkası adına utanıp onun korkusunu da sahiplenmeyi... Hepsini sezmişti.

Şeytanla çok gezenin şeytanlaşmış olanla tanıdıklığı olur. Bunu hissedebilmesi garip değildi.

Eniştesi birbirlerine olan yoğun bakışlarını bölen kişi oldu. Sahte bir hayal kırıklığı içinde sızlanıp gönül koydu.

"Ne, o kadar kötü mü görünüyorum?" Yüzü bile kızarmamıştı. Gerçi genç kızda tüm bunlarda ustaydı.

Yalanı iyi saklardı. Kimse anlamadan onu inene sokup, girişine dizdiği kayaların yüzünü masumiyetle boyardı. Tüm bunları en ince ayrıntısına kadar biliyordu. 

Ayça'nın şimdi saklamak istediği gerçek duygularıydı, yalan yoktu içinde. O yüzden yüzünü ifadesiz tutmakta zorlandı. Kardeşinin içtiği su boğazına takılırken bu adamın pişkinliği ona olan nefretini körüklüyordu.

Teyzesi de hiçbir şeyden haberi olmayan masadaki tek masum kişi olarak gülüp alay etti.

Her konuda kendini üstün görse de yeğeninin iddialı olduğu insan sarraflığı tam bir hüsranla sonuçlanıyor diye düşündü.

Güven duygusunun böyle bir hainliği vardı; etrafı tüm benliği ile sarmak ister, ondan başkasına yer kalmayacak şekilde beyni kaplardı, diğerlerini sadece geri plana itmekle yetinirken kuşku tohumlarını yok etmeden duramazdı.

Kendinden önceye birini koydukları zaman insanlarda bu sık görülür bir hastalık haline gelir. Sadece güvenir...

"Bir de kendine profilci diyorsun Ayça." Yeğeni ile alay ederken keyfi yerinde görünüyordu. Müstakbel eşi de kaşlarını kaldırıp şaşkınlıkla ona döndü.

"Öyle mi diyor?"

"Evet. İnsana baktığı anda nasıl biri olduğunu anlayabiliyormuş. Falan filan."

Mahşer MidillisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin