MAHŞER MİDİLLİSİ
12. BÖLÜM
Gururlu ve ZekiBeraber yürüyen insanların adımları sakinse ya koyu bir sohbet içindedirler ya da kendi düşüncelerinin içindedirler.
Ayça, Murat'a söylemek istemiyordu fakat Tolga'nın evine gitmeliydi. Anlaşmalarını bozacak bir şey yapmak istemiyordu, zaten Tolga ondan emin değilken birde sinirlendirip huysuzlanması iyi olmazdı. Murat'ı da bunun gibi bir dert sarmıştı.
İkisi de kendi kafalarındaki düşüncelere düştüğü için konuşmadan ilerliyorlardı. Ayça derin bir nefes alıp kendine gelmeye çalıştı.
Bu istediği şeydi, Murat ile okul dışında vakit geçirmek. Ama şimdi ders çalışma sözünü yerine getiremedi diye endişeleniyordu. Onun için ders hiçbir zaman ilk numaraya gelmemişti. Şimdi dert etmesine neden olan parayı unutup sohbet açması gerekiyordu.
Anneannesinin evine gidip birde Tolgaların evine gitmek onun için ikinci bir iş olacaktı. Bu onu yoracağı için yaratıcı bir fikir aklına geldi. Murat'a heyecanla dönüp parlayan gülümseme ile baktı.
"Seni eve bırakayım."
Murat onun bu teklifine güldü. "Ben seni eve bırakıyorum ya..." deyip hatırlattı. Fakat bu fikirde ısrarcı olan Ayça yaşlı bir adamın elini zorla öperken davrandığı gibi zorla hürmet göstermek istiyor gibiydi.
"Yok, ben seni eve bırakayım. Israr ediyorum, geri çevirirseniz istirham ederim efendim, ki istirhamın ne olduğunu bilmeden ediyorum."
Onun neden böyle davrandığını veya ısrar ettiğini bilmeyen Murat bir konuyu açığa kavuşturmak istedi. Israr etmesini gerektirecek bir durum olmadığını anlayacaktı. "Aslına bakarsa Ayça, sende beni eve bırakıyorsun."
Ayça'nın kafası karıştı kaşları havalanırken ona dönüp "Nasıl yani?" diyerek sordu. Bu ihtimalin var olması için belirli koşullar gerekiyordu.
Murat rahat tavırlarının arkasına sakladığı gerekçe ile konuşuyordu. "Evlerimiz arka arkaya..." Ayça için bu sürpriz bir şans olacak ve çok sevinecekti. Onunla daha yakın olmak için fırsat kollayan kız bunu güzelce değerlendirecekti. Hem artık Murat'ta ilk adımı attığına göre arkadaşlıkları pekişebilirdi.
Ama Ayça bunu öğrenince durdu, beklediği tepkisinin tam tersi bir durgunluktu. Sevinçten havalar uçmadı ya da o her zamanki fırsatçı gülüşünü belli edip cin şişelerini yeni fikirlerle doldurmadı. Sakince kesin bir şekilde anlamak için sordu. "Biz bunca zamandır komşu muyduk?"
Murat bunca zaman sanki bilerek saklamamış gibi şimdi hevesle anlattı. "Tam komşu sayılmayız ama yakınız. Arada fırın ve cadde var. Ama sizin eve gitmek için bizimkinin önünden geçiyorsun."
Ayça her gün önünden geçtiği binayı hatırlamaya çalıştı ama daha sonra bunun gereksiz bir düşünce olduğunu fark etti. Sakince geriye geldiği yöne baktı. Bu yürüyüş için erken karar verdiğini anlamıştı. Ayrıca pişmanda olmuştu.
"Murat?" dedi nabız yoklar gibi... Sesindeki durgunluk ve bozgunluk belli olmuştu.
"Ne oldu? Evlerimiz yakın olduğunu öğrenince sevinirsin sandım."
Ayça ona aptal yerine koyulmak için bu kadar fırsat verdiğini hatırlamıyordu. Şu an salak yerine koyulduğunun farkındaydı. Sinirle kelimeleri hızlı bir şekilde söyleyip telefonunu cebinden çıkardı.
"Şimdi hatırladım, benim işim vardı. Kendi başına yürü."
Geriye dönüp yürümek istediğinde Murat onun bu tuhaflığına anlam veremedi. Kolundan tutup gitmesini engelledi. "Dur bir dakika. Bilmeden bir hata falan mı yaptım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahşer Midillisi
Roman pour Adolescents"Dünya mahşer meydanına dönse dahi sonunda ben yine gülümseyeceğim. Benim olayım bu." Artık çözülemez bir sorun haline gelen Ayça, anneannesinin yanına kasabaya gönderilir. Antisosyal olan on dokuz yaşındaki kız için kurulan tüm düzenler, planlanan...