Mahşer Midillisi
58. Bölüm Çırpınışların SesiSorun olmayabilir; korkmak, kaçmak ya da saldırmak.
Hepsi insan tepkisi.
Durup düşünmek için zaman olmadığında bilincinin el altında bulunan benliğim harekete geçer.
Sen kimisinin cevabı.
Sunduğun değil sakladığım benliktedir."Evde yokum!"
Öyle bir bağırmıştı ki sesi çatlamış tiz bir çığlık gibi yükselmişti. Zilin ısrarla çalmasına dayanamamıştı. Öğlene kadar yatma planını bozan kişi her kimse merak dahi etmiyordu.
Başta kapı açılmayınca gider diye düşünmüştü ama üçüncü çalışında başını yastıktan kaldırıp avazı çıktığı kadar bağırdı.
Başı ağrıyordu ve uykusuzluktan ölmek üzereydi. Tüm gece yatağında dönüp durmuştu. Ayakta zor durmasını sağlayan uykusu yatağa girer girmez kaçmıştı.
Kapının ardından ses gelmeyip yeniden zile basıldığında Ayça'da artık kayışlar kopmuştu. Yataktan küfrederek fırlayıp saçı başı dağınık halde; altında şortu üstünde pijaması ile koştu.
"Senin ben belanı si-"
Kapıyı açtığında karşısında şeytani bir sırıtma ile onu delirtmekten haz almış Enes vardı. Kapı açılmasına rağmen parmağını zilden çekmemişti. Sinirden deliye dönsün diye yapıyordu.
Dostunun küfrüne tuz biber ekleyerek yeniden ona sundu. "Bende senin gelmişini geçmişinden alıp belana katarak."
"Sabahın köründe ne işin var?"
Enes parmağını zilden çekip onu kenara iterek içeri girdi. "Öğlen oldu ne sabahı." Yatağın üzerinde kıvrılmış yatan kedi bile ona öfkeli bakıyordu. İçerisi havasızdı hemen gidip pencereyi açtı.
"Şu pencereleri sık sık aç. Beynine oksijen girsin. Gerçi şeytan azapta gerek ama."
Ayça kapıyı kapatıp yalpalayarak yatağına geri döndü. Uyanır uyanmaz dostunun sinir bozucu ve aksi haline katlanmak istemiyordu. Eğer uykusuna dönüp benliğini geri getirmezse misafirperverliğin ne olduğunu hatırlayamazdı.
"Ne yapacağım oksijeni? Satılıyor mu?"
Enes pencere kapanmasın diye araya sıkıştırmak için bir şeyler ararken söylendi. "He anasını satayım, bir hava bedavaydı. Onu da satın."
Ayça sırtını yatak başlığına dayarken uzattığı ayaklarının üzerine yorganını örttü. Gelmeden önce her zaman haber veren dostunun bu ani ziyaretine aklı erdiremedi.
"Hayır mı şer mi? Hangi rüzgâr attı?"
Kaderine efkarlanan Enes, yatağa paralel koyulan üzerinden dağınık kıyafetlerin olduğu kanepeye otururken dertlendi. "Bizim hangi işimizde hayır var ki! Yüzümüz mü gülmüş, hayır bize mi vesile olmuş!.."
Ayça gözlerini devirdi, uyanır uyanmaz derbedere bağlanması hayatın sıkıcı yanıyla tokalaşması gibiydi. "Anlat derdo." deyip elini havada salladı.
O esnada yine kapı çaldı. Ayça yerinden hareket etmeyince Enes onu ayıpladı. Sahte bir tükürük oku yolladı. "Tü sana. Misafirperverlikte insanlıkla aynı gün ölmüş."
O kapıyı açmaya giderken Ayça söylenileni üstüne alınmadı. "Sizi davet etseydim, misafirperver olurdum. Ne demişler misafir umduğunu değil bulduğunu ev sahibine rast gelirmiş."
Enes kapıyı açarken gelen kişinin burada buluşmak için anlaştıkları Berna olduğunu zannediyordu. Açar açmaz Tolga'yı görünce hemen geri kapadı. Tepki göstermesi saniye sürmüştü. Onu görür görmez kapıyı kapatmıştı. Hiçbir şey olmamış gibi geri yerine oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahşer Midillisi
Ficção Adolescente"Dünya mahşer meydanına dönse dahi sonunda ben yine gülümseyeceğim. Benim olayım bu." Artık çözülemez bir sorun haline gelen Ayça, anneannesinin yanına kasabaya gönderilir. Antisosyal olan on dokuz yaşındaki kız için kurulan tüm düzenler, planlanan...