41. Bölüm Vicdan ve İntikam

146 37 23
                                    

İyi okumalar. Bol bol yorum yapın, yorumlarda buluşalım.

MAHŞER MİDİLLİSİ

41. Bölüm
Vicdan ve İntikam

İnsanın vicdanı ve intikamı aynı yerdeydi; gözünü dikmek ve değdirmemek kötülük içinse vicdan ve intikam aynı karnın kardeşiydi.

Serin havada boş sokakların iniltisini hissediyordu. Kendi evine kadar gitmiş, teyzesine onlarda kalacağına dair söz verdiği aklına orada gelmişti. Aslında sözünün peşinde değildi. Yürümek daha doğrusu hareket halinde olmak istediği için anneannesinin evine gidiyordu.

Teyzesine gerçekleri söylese ne olurdu?

Bir aldatmaca bile olsa mutluluğun içinde olanlara gerçekliği sunarak acılara hapsetmekte suç sayılırdı.

Nice elçiler kötü haber getirdi diye kellerinden olmuştu. Ayça da elbet bu durumda etkilenirdi. Hiçbir şey olmasa ve umursamasa bile anneannesi ona laf dokundururdu.

Yanaklarını nefesi ile şişirip sertçe bıraktı. Düşüncelerini önüne döküp bir sonraki adımında rahat kafa ile devam etmek için oflamıştı.

Biçimli suratındaki karmaşık ifadeleri dışarıdan onu kendi kendine konuşan bir deli gibi gösteriyordu.

Bahçe kapısından içeri girdiğinde dizindeki kabuk bağlamış yaralarının acısını yeni fark etti.

Vicdanı sadece gözü görünce çalışıyordu. Belki burada yaşamasa ve teyzesinin aldatıldığını öğrense; uzaklara düşmüş bir haber gibi kulağına çalınsa üzülmezdi. Fakat şimdi teyzesini onun yanındaydı.

Onu düşünüyor, önemsiyor ve ilgileniyordu.

Aynı konu teyzesi Feride içinde geçerliydi. Yanlarına gelmeden önce onu arayıp sorduğu yoktu. İyiliğini ya da kötülüğünü düşünmüyordu.

Anahtarı kapı deliğine yerleştirip açarken olabildiğince sessiz oldu. Işıklar yanmıyordu, uyumuş olmalıydılar.

Tilki çiftliğindeki tüm tilkiler gözlerini dört açmış onu izliyordu. Ondan bekledikleri bir fikir ile ortalığı yıkmaya hazırlardı. Bunu ondan beklemek normaldi. Öğrendikleri ile ortalığı karıştırırdı.

Mahşer Midillisi bunu yapardı.

Koridorda sessizce ilerleyip eşyaları kendi kaldığı odanın girişine koydu. Doğrulduğunda kısa bir göz attı. Kiler bozması, yüklüğün bir duvarı kapladığı küçük bir yatağın olduğu odaydı.

Önemsiz bir misafir için geçici bir konak.

Geriye döndü, teyzesinin odasına sessiz adımlarla gitti. Kapının kulpunu yavaşça indirip gıcırtısına sinir olarak kapıyı açtı.

Eşikten içeri adım atmakta biraz çekindi. Fakat derin bir nefes alarak odaya girdiğinde yatağın yanına gidecek kadar cesaretini toplamıştı.

Ayağa dikilmiş uyuyan teyzesine baktı. Acımak ve ona üzülmek için bakıyordu. Biraz acımadı, hiç üzülmedi.

Vicdanı vardı, ona yapılan iyiliklerle sızlıyordu. Ama pekte etki etmiyordu.

Gözlerini teyzesine diktikçe hislerindeki 'birazları' yok oldu gitti. Acıyamadı, üzülemedi. Çünkü o hayattaydı.

Annesi ise ölüydü. Arkasında bir mezar, sadakatsiz bir koca ve mahşere dört nala koşmak isteyen bir çocuk bırakmıştı.

Kimse acımış mıydı? Biraz bile üzüldüler mi?

Mahşer MidillisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin