Mahşer Midillisi 63. Bölüm
Uzaktan ve Yakında HayatKomik gelebilir ama herkesin hayat hakkında bir cümlesi vardır. Benim adım mahşer midillisi ve bence hayat kapısı olmayan bir eşikten girmek için olmayan bir evi aramaktır.
Gece ilçenin üzerinde dolanırken baba kız bir banka oturmuş karşılarındaki göleti izliyorlardı. Genç olmanın ne demek olduğunu yeni fark eden kızı ah çekerek dert yanarken, babası tanıdık gelen yolun tenha olmadığını anlatmak istiyordu. Sadece kendi kızı değil herkes böyleydi. Kendini şanslı hissetmesi gerektiğini düşünüyordu.
Çoğu gencin birey olma savaşında; ailesinden kopmak ister gibi özgürlüğe aç susuz koştuğu yaşta Ayça ne istiyorsa onu yapıyordu.
"On dokuz yaşında ayrı bir eve çıktın. Parası sıkıntısı yaşıyorsun. Ben sana neden para vereyim ki? Yurt dışında çoğu genç ailesinden ayrı yaşıyor ve kendi masraflarını kendi karşılıyor. Senin onlardan ne eksiğin var. Yapamaz mısın?"
Ayça gözlerini devirerek başını babasına çevirdi. Ne farkı olduğu gayet belliydi.
"Eksik kısmı değil konum kısmı var. Türkiye'de genç olmak zor. Çalışıp para kazanayım diyorsun, işin zorluklarını bırak maaş almak zor." O kadar çalışıp aldığı para aklına geldi ve derin bir nefes aldı. Davranışlarına yüklenen asabiyetle kollarını sallayarak devam etti. "Ee o zaman ders çalışayım meslek sahibi olayım desen ben ineklerden görüyorum. O da çok zor."
Babası kaşlarını kaldırıp reddederek başını oynattı. Sızlanmaların kâr getirmediği ve yersiz olduğunu düşünüyordu. Kendisinin de zor bir hayatı olmuştu. Zor deyip kolları sıvamasaydı şimdi polis olamazdı.
"Zor mor değil. Çalışman gerektiğinde eşek gibi çalışacaksın. Semerini iyi dolduracaksın ki senin de bir eşeğin olsun." Aslında toplumun çalışma düzendeki kısa özet buydu. Ya eşek olursun ya eşek alırsın. İkisi içinde eşek gibi çalışman gerekiyordu. Semer başka şekilde dolmuyordu.
Ayça çalışan olsa da kazanan olmadığını vurgulamak istiyordu. Sorunun tamda bu denklemden kaynaklandığını hissediyordu. Veriyordu ama alacaklı olduğunda emeği ve alın terini kenara çekerek hesap tutuyorlardı.
"Bugün tonla bulaşık yıkadım. Kazandığım paraya bak elli lira. Ki bu çokmuş, sırf beni tanıyor diye fazla vermiş."
Babası onun cebinden çıkarıp avucu arasında gösterdiği paraya karşılık hemen cüzdanını çıkardı. Resim koyulan şeffaf bölmeden Ayça'nın küçüklük fotoğrafının altında eski bir para vardı. Dikkatlice onu çıkardı. Daha iyi gösterebilmek için sert derili avucunun ortasına koydu.
"Bak. Bu elli kuruş. İlk kazandığım para."
Ayça kendi derdinin üzerinde durulmasını tercih ederdi. Hatta sırtının sıvazlanmasını, iyi iş çıkardığını, mücadele etmesi gerektiğini söylese daha iyi hissederdi. Normal görülmek istemiyordu. Çünkü ilk kez böyle kaybolmuş ve savaşıyordu.
"Biliyorum. Şimdi tedavülden bile kalktı." Gözlerini çevirip omzunu silkti, önemsiz buldu. "Bende cüzdanını çıkarınca para vereceksin sandım."
Babası morali bozulan Ayça'ya doğru cüzdanını açıp sırıtarak hava attı. "Yok sana kazandığım ilk parayı birde bugün aldığım maaşı gösterecektim." Ayça kaşlarını çatarak ona döndü. Atılıp cüzdanı kapmayı denedi. Eğer eline geçseydi babasına gününü gösterirdi. Ama babası hemen geri çekmiş cebine koyarken kızının üstüne gülmüştü. Ritmik ve kötü kahkahasını kızının yüzüne patlatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahşer Midillisi
Teen Fiction"Dünya mahşer meydanına dönse dahi sonunda ben yine gülümseyeceğim. Benim olayım bu." Artık çözülemez bir sorun haline gelen Ayça, anneannesinin yanına kasabaya gönderilir. Antisosyal olan on dokuz yaşındaki kız için kurulan tüm düzenler, planlanan...