22. Bölüm: Bizim Sınıf

277 74 47
                                    

*Bu arada bir arkadaşımız Ayça'nın babası bey amcanın adını Cem olsun istemiş. Hemmen değiştiriyoruz. (Umarım biri de çıkıp Gıyasettin olsun istemez.)

MAHŞER MİDİLLİSİ
22. BÖLÜM
Bizim Sınıf


İnsanlar... Gerçekten aynı mı? Neden o kadar basit olsun?

Herkesin sınavı benzer olabilirdi fakat herkesin notu farklıydı. Kendi olmanın bedeli cesur insanların yakasından bir ömür boyu düşmezken özgürlüğü tutsak yaşayanlar bundan habersiz ölüp giderdi.

Ayça telefonuna baktı ve derin bir nefes alıp gönderiyi paylaştı. Bunu kendine yapmıyordu. Bu farklılıkları yok edip onu yobaz gösterenler içindi.

"Ahmet Haşim Anadolu Lisesinden olan ve hesabımızda güzellik yarışmasında birinci olan Ayça Anday'ın okula torpil kullanarak girdiği söyleniliyor. Okul sıralamasında en sonuncu olan Anday birincilerin sınıfındaymış. Ee artık Ayça'nın sırrını biliyorsunuz küçük şeytanlar. Ona cehennem olabilirsiniz. 🔥🔥🔥"

___

Ortada, dünyanın tam ortasında bir cingöz soytarı kralın yeri vardır. Kendi etrafında döner, çizgisinden şaşmaz başka yere kaçmaz. Her seferinde aynı işi yapar, insanlar ona baksın diye öne çıkıp kanun koyar. İnsanlar her defasında ona dönüp bakarlar.

Bir akıllı bunalıpta kafasını çevirdiğinde, soytarıyı değilde başka yeri izlemek istediğinde baş kaldırı sayılır. Bir soytarı kanunu ile başı kesilir. Diğerleri bakamasın diye cesaretleri ölümle köreltir. Akıllılar böylece bir bir yitip giderken sırada kimsenin kalmadığını sananlar olur. Oysa cesurlar vardır. Onlar ölümle bile tutulamaz, korku ile bağlanamazlardı.

Gerçek bir başlangıç iyi bir yarış olacaktı, okul üniformalarını giydi. Saçlarını güzelce tarayıp omuzlarından arkasına attı. Dizlerinde ve hatta yüzünde bile yara bandı vardı. Düşüp düşüp duruyordu oysa koşmuyordu, ilerliyordu.

Sadece ağlayamadığı zaman nefesi kesilince koşan biriydi. Kaykayını sürüp düz yollardan bile çıkmaya cesaret ediyor, küçük bir taşla yere seriliyordu. Ama cesaret ediyordu.

Düşmekten korkmuyordu, yaralarından gocunmuyordu. Herkesin kendi gurur tablosu vardı, onunki cesaretin sürüklediği yaralardı.

Sırt çantasını kollarına takıp kaykayını eline aldı. Bugün onu bekleyenin tahmin edilmesi önemli değildi, yaşanılması önemliydi.

Arkasına dönüp ondaki tuhaf hırsı fark eden yavru kediye baktı. "Bana şans dile ejderha. Sendeki yırtıcılığı devralıyorum." Elini kaldırıp sallamak istediğinde yavru kedi korkutucu sesini çıkarıp dikeldi. Ayça hırsını bir kenara bırakıp donuk bakışlarla baktı, ona el sallamasına bile sinirlenen kediye gözlerini devirdi.

"Psikopat."

Onu boş verip aynı özgüvenle yoluna devam edecekti. Kapıyı açıp dışarı çıktığında onu asansörün önünde bekleyen kişiyi görünce şaşırdı. Onun burada ne işi vardı bilmiyordu ama kesin uzun vaazlar verecekti.

"Hayırdır Tolga? Beni rüyanda mı gördün? Umarım seni yetmiş yerinden bıçaklarken görmüşsündür. En azından rüya aleminde ruhum rahatlamıştır."

Tolga yaslandığı duvardan ayrıldı ve merdivenlerin orada oturan kişileri bakışları ile gösterdi. Böylece Ayça onun evden çıkmasını yukarı giden merdivenlere oturarak bekleyen babasını ve amcasını gördü.

Mahşer MidillisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin