Mahşer Midillisi
61. Bölüm Ayça Juliet'iTüketilen zaman ise
artığı kesinlikle ziyan olan hayattır
An değerli.
Ama yaşamı değerli kılınan an sadece sevdiklerinle değerli.
"Ayça gel. Bir şeyler atıştırıyorduk bize katılmaya ne dersin?"Ayça ona seslenen kızlardansa baş ağrısına odaklanmıştı. Şakaklarından ince bir sıkı kaşlarının altındaki kemiklere vuruyordu. Sanki baş ağrısını geçirebilecekmiş gibi burun kemerini sıkıyordu.
Ona seslenen kızları duymuştu ama sergiledikleri davetkâr ve misafirperver gülüşleri hayal ürünü gibi gelmişti. Birinciler sınıfında her zamanki atmosfer vardı.
Sadece molaya denk geldiği için görünür olmuştu. Kızlar bir sıranın etrafına toparlanıp bir şeyler atıştırırken sohbet ediyorlardı. Birkaç erkek kendi sıralarında oturuyordu.
Morarmış göz altları ve kısılan gözleri ile Tolga'nın sırasına bakan Ayça'ya el sallayıp yanlarına çağırdılar.
Dost canlısı davranışları Ayça'ya garip geldi. İşaret parmağını göğsüne bastırıp "Ben olan Ayça mı?" diye sordu. Kızlar güldüler ve tekrar aralarına davet ettiler.
Ayça zoraki adımlarla yaklaşırken meraktan yanlarına gidiyordu. Bu sınıfta olduğunda yüzüne bakmayan kızlar birden sıcakkanlı tavırlar sergiliyorlardı. "Siz beni hiç sevmezsiniz ki?" Şüpheli gelen tavırları aklına tek bir ihtimali getirdi. Kendi kendine konuştu. "Acaba toplanıp beni dövecekler mi?"
Kıvırcık saçlı, parlak küçük gözleri olan kız onun önüne paketi açılmış bisküvileri sürdü. İkram etmeye kalmadan Rabiya göründü. Elinde test kitaplarıyla koşar adım yaklaştı.
"Ayça?" Onu burada olmasını beklemiyordu. Ama karşılaşmayı hoş bir tesadüf olarak gördü. "Hoş geldin. Seni gördüğüne sevindim."
Ayça kafasını sola çevirip omzundaki ele baktı. Daha sonra elin sahibine çevirdi yüzünü. İşaret parmağıyla yüzünü hayali bir çemberin içine aldı. "Sen derken ben olan beni mi?"
Bu durumu, aralarındaki yakınlığı ve samimiyeti garipseyen bir tek oydu. Öyle görünüyordu ki diğerleri gayet rahat ve olağan davranıyorlardı.
Rabiya onun sorusuna gülüp geçti. Masanın üzerindeki bisküvilerden bir parça ağzına atıp hızlı konuşmaya başladı. "Evine halı lazımmış galiba. Okuldan çıkışta birlikte bize gidelim. Anneme söylemiştim de. Senin için bir şeyler ayarlamıştı."
Ayça en tahmin edilir ihtimalin, Rabiya'nın onu eve götürüp öldüreceği olduğunu düşünüyordu. Kafası karıştı. Kendi yalanına inanıp şok geçirmiş ve Rabiya ile sıkı arkadaşlığını unutmuş olabileceğini bile düşündü. Şok geçirdiğinde aklından uçup gitmişti belki de.
"Niye?" diye sorarken gözlerini kırpıştırdı.
Rabiya çekingen davranmaz diye tahmin etmişti. Yapacağı yardımı nazik ve sağduyu ile gerçekleştirdi. "İhtiyacın var diye. Tolga'nın ikinci el halılara baktığını gördüm. Senin için olduğunu öğrenince yardım edeyim dedim." Sadece içinden gelmişti. Farklı bir amacı ya da niyeti yoktu. Yanlış anlamasın, evinin eskisini ona vererek kibirli davrandığını zannetmesin diye açıklama yaptı. Hem kalın hem de eski falan değiller. Annem başka birine vermeyi düşünüyordu. Tanımadığımız birine gideceğine sana verelim dedim."
Ayça başını salladı ama bunu niye yaptı bilmiyordu. Halıyı mı kabul etmişti, söylediklerini mi, kendi bile bilmiyordu. Aslında yabancı olduğu sözler değildi. Berna ve Enes'ten sık sık duymuş ve yaşadığı evin eşyaları böylelikle dizmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahşer Midillisi
Teen Fiction"Dünya mahşer meydanına dönse dahi sonunda ben yine gülümseyeceğim. Benim olayım bu." Artık çözülemez bir sorun haline gelen Ayça, anneannesinin yanına kasabaya gönderilir. Antisosyal olan on dokuz yaşındaki kız için kurulan tüm düzenler, planlanan...