62. Bölüm: Durgun Tilki

143 13 23
                                    

Mahşer Midillisi
62. Bölüm
Durgun Tilki

Aslında bir rüzgar esintisidir hayat. Dağların üstünden geçer, gezer gider belki dönüp gelip; fark etmediğin hortum olur. Kıvamı dışarıdan gelen etkilere bağlıdır. Hayatında bundan aşağı kalır bir yanı yok.

Yol Kafe'nin bulunduğu tepeyi çıkarken arkasını kontrol ederek yürüdüğünü tam olarak kavrayamamıştı. Yaşadığı korkuyu hissedebiliyor fakat aklında biçimlendiremiyordu. Arkasından birinin gelip onu gafil avlamasını düşünmek irkilmesine neden oluyordu. Üzerindeki tedirginliği gururu kabul etmese bile eniştesinden ve yanında getireceği ipsiz sapsızlardan korkuyordu.

Neyse ki beklediği ve sahip olduğu endişe kötü olaylarla başına gelmedi. Bu da onu gevşetmişti. Güçlü ve cesur olması gerektiğini biliyordu. Bazen insanlar kendileri için iyi olanı bilmelerine ve gerçekleştirecek fiziki güç ve olanaklara sahip olmalarına rağmen psikolojik dengesizlik ve karmaşık bir bilinçaltı iyi olandan kaçarak uzaklaşır.

Yaptıklarını ve yaşadıklarını bir kenara bırakarak eski düzenine devam etmesi iyi olmakta uzak olsa bile iyileşmiş görünmesini sağlar.

Ayça da kendini bu duruma sokmuştu. Para kazanmak için kafedeki bulaşıkları yıkamaya başladığında yaşamındaki şımarıklığı düşünmeden edemedi. Çalışma süresi bir saate yaklaştığında metal tezgahtan aşağı akıttığı suyun ayakkabılarını ıslattığını, temiz yıkamaya dikkate ederken başını eğdiği için ağrıyan boyunu, ayakta durmaktan sızlayan belini ve vücudunun ona hiçte eğlenceli gelmeyen bir işte mahkum olurken nasıl sızlandığını fark etti.

Zor bir iş değildi, bunun gayet farkındaydı. Hayatında sırf eğlence olsun diye yaptığı bir çok eylem ve aşırılıktan daha kolaydı. Fakat duyduğu istek ve onu harekete geçiren motivasyon farklıydı. Çalışarak para kazanmak birinin dolandırıp kandırarak elde edilene paradan daha zordu. Ayrıca daha kıymetliydi.

Yine de kötünün cezbedici, şuursuzluk ve kapatılmış bencillik ile eğlencesi daha göz boyuyordu.

Tabakları yıkamayı bitirdiğinde Murtaza yerine bu saatlerde kafeyi çekip çeviren babasının olması işine geldi. Yaşlı, görmüş geçirmiş adam onun biraz dinlenmesini söyledi. Dışarı çıkıp hava almasına ve kısa bir mola vermesine izin verdi.

Ayça mutfak önlüğünü ve bulaşık eldivenini çıkardıktan sonra mutfak kısmından ayrılıp dışarı çıkmak için kafenin içine girdi. Vücudunu esnetip kollarını yukarı kaldırdı ve kaslarını uzatarak gerindi. Düşünecek sıkıntılı dertleri varken böyle basit konularla haşır neşir olmak kafasını dağıtıyordu.

Kafenin içine göz gezdirdiğinde girişten uzakta bir masada oturmuş kitap okuyan Murat'ı gördü. Tüm dikkati okuduğu kitaptaydı öyle ki kaşlarındaki hafif çatması ve gözlerini kısması okuduğundan pek memnun olmadığını belli ediyordu.

Ayça hemen onun yanına gidip masanın kenarında dikildi. Hesap sormak ve ona kızmak istiyordu. Nedenini içinde kesinleştiremediği bir öfke vardı. Murat'ın onun üstüne çok geldiğini düşünüyordu. Bu kadar baskın olmasına gerek yoktu ve ona bunu vurgulamak istiyordu.

Aralarında geçen yakınlığın elbette bir sonucu olacaktı ama neden bu kadar ısrarlı davranıyordu anlamadı.

"Murat? Senin burada ne işin var?"

Kitabından ve orada geçen kabullenilmiş dünyasından bir anda kopan Murat aniden kafasını kaldırdı. Sorguya çekmek isteyen kıza yumuşak bir gülümseme ile konuştu. "Müşteri memnuniyeti sıfır. Lütfen bunu not alın."

Mahşer MidillisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin