MAHŞER MİDİLLİSİ
13. BÖLÜM
SIKIŞAN NEFES
Hayatın her santiminin örülü olduğunu düşünülmesi insanı yaşamdan el çektirebilir. Ama bazı boşluklar bırakıldığını hissederiz...Bizim doldurmamız gereken, karşımıza ansızın çıkıp kaderi bile şaşırtan boşluklar... Aslında hayatın tüm eğlencesi bu boşluklar olmalı. Tüm o yerleri bulup eğlenerek doldurmalı.
Her ânı nefesin sarf edilmesi ile mutluluğa çaba olarak gören bir kız. Onun çabası mutlu olmak ve eğlenmekti. O Mahşer Midillisi'ydi...
Bağları sağlamlaştırmak ve iki ailenin birbirini tanıması için yemek yenilecekti. Bu sefer erkek tarafı davet edilmişti. Salondaki yemek masasına sığmayan küçüklere mutfakta servis açılmıştı.
Gittiği misafir evlerinin hiçbirinde yabancılık çekmeyen Ayça herkesten birkaç saat önce gelince kendini ev sahibi sanıyordu. Tencerelerin kapağını açıp ne yemek yapılmış diye baktı. Daha sonra kuzeninin bulunduğu masaya gitti.
Sandalyeye oturduğunda masaya doğru yaklaşma için çekerken kuzenine doğru sendeledi. Büyük teyzesinin kızı, bu küçük kazaya bile tepkisiz kalmadı.
Sanki pislenmiş gibi Ayça'nın değdiği kolunu silkeledi ve kızdı. "Gel tepeme otur."
Kendine böyle davranılmasına altta kalacak bir Ayça henüz doğmamış olandı. Anında yanına dönüp onu yeni fark ediyormuş gibi ağzı bir karış açık bir şekilde şaşırdı.
"Oha! Sen konuştun mu? İnanamıyorum kı*ımla ezdiğim bile şifa buluyor. Baksana dilsiz kız konuştu."
Kuzeni gözlerini belertip kesin bir şekilde uyardı. "Bana bulaşma."
Ayça sabır çeker gibi derin bir nefes aldı. Geldiğinden beridir sanki azılı suçlu gibi işlemediği suçun kara bedelini ödüyordu. Yaramazlık yapıyordu, hiç söz dinleyen biri de değildi fakat bu davranışları veba gibi bulaşacak şeyler değildi. Herkes ondan uzak durup pislikmiş gibi davranıyordu.
Ayça'nın ekstra sinirlenmesine neden olan nokta buydu. Ayça onlara hiçbir şey yapmamıştı bile. Eskiden insanlar ona kötü davrandığında hak ettim bile dediği oluyordu fakat buradakiler öyle değildi. Testi kırılmadan önlemini almayı geçmiş ona hükümle yaşıyorlardı.
Ayça kıza ağzının payını vermek istedi. Kuzen olmaları bir şey ifade etmiyordu.
"Yok canım ne bulaşacağım, benim mesaim insanlarla. Senin endişelenmeni gerektirecek bir durum yok."
Kuzeni bunu söylemeye cesaret edişine şaşırdı. Gözlerinde ona korku salmak isteyen bir ifade ile yeniden ima edebilecek mi diye sınadı.
"Ne demeye çalışıyorsun?"Ayça ona insanlık dersi verecek olmayı içten içe garipsedi. Böyle şeylerden nasibini aldığını kendi bile bilmiyordu. Ama iş laf cambazlığına ve üste çıkmaya gelince her rola girebiliyordu. Her mevzunun ustası ve bilgini olabiliyordu.
"Ya kuzeniz biz. Hiç tanımadığım bir yere geliyorum yeni bir okula gidiyorum. İnsan olan kırk kat yabancı olsa gelir bir şeye ihtiyacın var mı diye sorar. Ama dediğim gibi insan."
Aslında söylediklerinin haklı yönü vardı ama bunu kabul etmek kuzeninin işine gelmedi. Kanlarında aynı laf cambazlığı geziyordu.
"Bizde insanlık, insan olana."Verdiğini alıp karşılıksız bir laf dalışan giren Ayça berabere kalmayı sindiremedi. Az önce onun yaptığı gibi sinirlendi ve sesini yükseltti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahşer Midillisi
Fiksi Remaja"Dünya mahşer meydanına dönse dahi sonunda ben yine gülümseyeceğim. Benim olayım bu." Artık çözülemez bir sorun haline gelen Ayça, anneannesinin yanına kasabaya gönderilir. Antisosyal olan on dokuz yaşındaki kız için kurulan tüm düzenler, planlanan...