26. Bölüm: Cesaret

260 73 11
                                    

MAHŞER MİDİLLİSİ
26. Bölüm Cesaret

Sonra önlerine geçtiler hesap sordular. Durup alışıla gelmişi bozduğu için onu lanetlediler. İfrit sayıldı ve Allah'ın iznini dileyerek büyülü sözler mırıldanıp suyu serptiler. Lanetlendi mi? Hayır çünkü o ifrit değildi, Allah izin vermedi. Çünkü onu da öyle yaratmıştı. Onun yarattığına karşı gelenlerin cezaları için günün gelmesini beklemelerini söylediler.

Gözlerini kapatıp altında olduğu ağacın yapraklarına doğru yüzünü kaldırdı. Ağaçların altı serin oldurdu ve yaprakların hışırtısı onu dinlendirirdi. Ayça bu hissi çocukluğunda annesinden öğrenmişti.

Hasta hane bahçesinde gezerlerken banklara oturmazdı. Bir ağacın dibine oturur gövdesine sırtını yaslar yüzünü de yapraklara doğru kaldırırdı. Onu taklit etmeye hevesliydi hemen yanına oturur ve annesinin yaptığını yapardı. Bazen babası da onlara katıldığında küçük ağaçların gövdesini doldururlardı. Ayaklarını öne uzatıp sırtlarını yaslayarak yüzlerini yapraklara kaldırırlardı. Bir gün böyle otururken annesi onun başını okşamıştı.

"Anne ile baba ağacın kökleri gibidir. Gövdesi de çocuklarıdır. Ağaç göğe yükselebilsin diye onlar toprağın altında dünyaya uzanır ve çocuklarını sağlamlaştırırlar."

Babası gülümseyerek eğilip onun başındaki annesinin eline öpücük kondurdu. Devam ettirdi.

"Toprak hayattır. Çocuklar tüm hayatta bağlar ve sağlamlaştırırlar. Çocuklara büyümek kalır. Güzelce büyü olur mu?"

Ayça onların kaç kez kızmalarına rağmen yine aldırış etmeyip burnunu kazağının koluna sildi. "Peki ben hangi ağacım? Çam olabilir miyim, kar küremdeki gibi."

Babası cebinden mendil çıkarıp ona uzatırken annesi gülümseyerek cevap verdi. "Sen hangisi olmak istiyorsa onu olursun." Ayça ona uzatılan mendili alırken babasının tarafına döndü. "Baba, Naime Sultan amma palavracı." diyerek annesine duyurmadan dedikodu yapmak istedi.

Anneannesine böyle söylediğini duyarsa annesi üzülürdü diye ona diyemedi. Annesinin duyduğunu bilmeden babasına anlattı.

"Bana elma ağacında armut yetişmez. Bizim gibi davran, senin annen böyle bir kız değildi, dedi."

Babası kızının yüzünü buruşturarak çirkin bir suratla bunu anlatmasına güldü. Arkasından annesinin de güldüğüne duyunca Ayça ona döndü. Üzülmemiş gülmüştü, bunun üzerine devam edip anneannesine nasıl karşılık verdiğini heyecanla anlattı.

"Bende sensin armut dedim, anne. Sence de annen armuda benzemiyor mu anne? Beli ince popusu büyük olduğu için bence o benden çok armuda benziyor."

Daha fazla gülmeye başladılar. Ama Ayça onlara katılamadı hangi ağaç olmaydı onu düşünüyordu. Belki sihirli bir ağaç olurdu ve her gün canı hangi ağaç olmak istiyorsa o ağaç olurdu.

Ayça dinlenme molasında okul bahçesindeki ağaca yaslanmışken yüzüne vuran serinlikle derin bir nefes aldı. Bugün yaslandığı söğüt ağacı olmak istiyordu.

Yanına birinin oturduğunu, insanın o yoğun boşluk dolduran varlığını hissettiğinde kafasını yana çevirdi. Tolga yorgun ve halsiz bir şekilde "Selam." deyip yaslandığı ağaca kafasını dayayarak gözlerini kapadı.

Ayça garipseyerek ona bakarken kaşlarını çatarak "Hoşt." dedi. Tolga gözlerini açıp derin bir nefes alarak ayağa kalmaya yeltendi. Ayça buna daha fazla şaşarak onun kolundan tutup durdurdu. 

Mahşer MidillisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin