11 Aralık 1943
Günler bir bir geçerken, Dumbledore'un ona oldukça şüpheli gelen bir biçimde kendisine verdiği görevi yerine getirmeye başlamıştı. Saydığı isimlere durumu anlatarak, katılacak isim listelerini oluşturmalarını söylemişti. Bir tek Ian ile karşı karşıya geldiklerinde, önünde sanki bir solucan varmış gibi bakmıştı çocuğa. Elbette ki Ian'ın da bakışları farklı değildi. Yine de bu haşereyle uğraşacak vakti olmadığından Slytherin Listesini elinde tutarak Ortak Salon'a dönmüştü.
Görünüşe göre, kendisi, Lestrange, Vivien, Mulciber, Bullock bu iş için gönüllüydü. Nott ve Avery ise katılmak istemediklerini söylemişlerdi. Rosier ile diğer erkeklere sormamıştı bile. Kızlardan da pek isteyen yoktu. Hiç biri canlarının yanma ihtimali olan bir şeye hevesli değildi.
"Beni de yaz." Tek başına oturan Riddle'ın yanına geldiğinde seslenmişti.
Çocuk tek kelime etmeden elindeki parşömene kızın ismini iliştirmişti. 'Lyncia.' Kızı görmek, konuşmak ya da bakmak istemiyordu.
"Her çarşamba 19.00'da Doğu Kanadında 4. kattaki boş sınıfta." Antremanların yapılacağı yeri söylemişti tek düze soğuk bir tonda. Ardından koltuktan kalkmıştı. Son anda bileğine yapışan eli fark ettiğinde, büyük bir öfkeyle kıza dönmüştü.
"Ne yaptığını zan-"
Lyncia dudaklarına parmağını götürüp sus işareti yapmıştı. Kendisinde tüm bunları yapacak cesareti nereden bulduğunu da bilmiyordu. Riddle'ın son zamanlardaki garip davranışları umudunu arttırmıştı. "Benimle gel. Sana bir şey göstereceğim."
Riddle hiç bir şey demeden öylece kalmıştı. Ne yapması gerektiğini bilmiyor gibiydi. Kız, içinde bir şeylerle boğuştuğuna yemin edebilirdi.
"Seni uyarıyorum saçma sapan bir şeyse eğer-" sesi onu geçen gün Irondale'e götüren çocuktan çok uzaktı.
"Değil. Hadi." Kız yola koyulmuştu bile. Riddle ise onu izliyordu. İkili yeni yeni yağmaya başlamış, yer yer okulu beyaza bulamış olan karın içinde, kara gölün biraz daha ilerisine doğru yola koyulmuştu. Bir an Lyncia, eski püskü tahta köprüyü geçtiklerinde geriye dönüp Şatoya bakmıştı. Ay ışığının altında, beyazlar içinde muhteşem görünüyordu. "Çok güzel görünmüyor mu?"
"Manzara izlemeye mi geldik?" sesi havadan da soğuk çıksa da, Riddle da istemsizce bir an dönüp bakmıştı. Çaktırmasa da, burası gerçekten çok güzel görünüyordu. Yine kendisine yabancı bir şey hissetmişti. Derhal toparlandı.
"Hayır Tom. Manzara izlemeye gelmedik." Lyncia büyük bir sabır göstermeye çalışıyordu ona karşı. Ayrıca ilk kez adını söylemişti. Çocuğun ise adını duymasıyla yüzü ekşimişti sanki.
"Neden benden uzak duruyorsun? Sana her şeyi anlattım." Kara göl'ü geçerken bir an durup sormuştu.
"Anladım. Saçma sorularını sormaya getirmişsin." diye omuz silkti çocuk. "İçeride sorsaydın keşke kar yağıyor farkındaysan."
Yollarına devam ederken. "Doğru olduğunu biliyorsun. İyi bir gözlemciyim." dedi Riddle'a bakarak. Gözlerinde hiç tereddüt yoktu. Çocuğun ise bir an yüzü seğirir gibi olmuştu. "Her neyse geldik."
Kız, ilerideki çalılıkların arasından kafesle birlikte bir tavşan çıkarmıştı. Öyle sevimli öyle tatlıydı ki, yağan kar kadar beyazdı.
"Bu da neyin nesi?" diye kaşlarını kaldırdı Riddle. Kızın ne yapmaya çalıştığını anlamamıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/335885799-288-k405649.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pus (Tom Riddle)
Hayran KurguFırlattığı defterden geliyormuşcasına, zihninde yankılanan, yılanın tıslamasını andıran uğursuz bir fısıltı işitti. "Tom..." "Tom..." "Tom..." Hiç durmadan adını söylüyordu sanki. "Kurtulamazsın..." "Kurtulamazsın..." "Benden.." "Benden.." Yerde h...