Yazarın notu: 1-Aslında zaman döndürücünün gerçek kuralının açıklandığı bölüm bu :p sıkıcı gelebilir ama ana mantığı öğrenmek isteyenler için kuantum fiziği parçalamış bulundum :p sonuna kadar okumanızı tavsiye ederim :p2- Hikayenin başlangıcında Nagini yoktu. Orayı değiştirmem gerekti. Geçen bölüme notu eklemeyi unutmuşum naginicik yaşıyor : (
-------------------------------------------------------
Aarenshire'a ulaştıklarında hepsi birden derin bir nefes almışlardı. Anahtarla yolculuk yapmak, cisimlenmek kadar insanın başını döndürüyordu ama hiç birinin böyle basit şeyleri umursayacak hali yoktu. Geldikleri bellerine kadar uzamış otların ve yemyeşil çimlerin olduğu hemen ileride bir dağın göründüğü bu düzlükte ilk hareket eden Nora olmuştu. Aralarından gidecekleri yeri bilen yalnızca oydu.
"Burası güvenli mi?" diye sordu Neville.
"Şimdilik. Son yer burası." Diye yanıtladı Nora. "Baban burada Lyncia." Diye döndü kadın kızına. Ona sonunda nerede olduğunu söylemişti.
"Neden muggle dünyasında bir yere gitmedi? Ülke değiştirseydi. Burası onun için uygun değil anne! Bu yüzden bana söylemedin değil mi?!" Yürüdükleri çimenlikte annesine yetişmiş sesini yükseltmişti.
"Gitmiyor Lyncia! Ayrıca sessiz ol!"
"Zorla gönderseydin. Hafızasını silseydin. Muggle o!"
"Muggle diye iradesini elinden mi alayım?" Diye durdu annesi aniden olduğu yerde. Kızının ağzından çıkanlara kızmıştı. Riddle bu cümleyle bir an duraksadı.
"Ölmemesi için evet?" Lyncia annesinin aymazlığına inanamıyordu. Bu da ne demekti?
"Herkes kendi seçimlerini yapar. O da yaptı. Sen de yaptın." Nora yeniden Lyncia'yı geride bırakarak yürümeye başlamıştı.
Tom Riddle ise bir kaç adım geriden tek kelime etmeden olan biteni dinliyordu. İçi yorum yapamayacak kadar burkulmuştu. Bu da yeni hislerinden biriydi. Bolca suçluluk. Diğer yandan Lyncia'nın babasının bu şartlar altında bile onları bırakmıyor olması... bunu düşünüyordu.
Bir süre sonra hepsi sessizlik içinde dağın eteklerine vardılar. Nora sözcükleri söyleyerek önlerindeki devasa kayanın içinde bir kapı açılmasını sağladı.
Burası, dağın içine oyulmuş kocaman bir mağaraya benziyordu. tek seferde bir kişinin geçebileceği dar koridoru peşi sıra yürüdüler. En sonunda, içeride cincüce oymaları bulunan saklı bir dağ içi kalesine ulaşmışlardı.
"Burası cincücelerin miydi?" Riddle eski yazıtları ve duvar fresklerini hemen fark etmişti.
"Evet. Yüz yıllar önce terk edildi." Dedi nora, yukarıdaki nemli kayalardan kafalarına su damlarken.
İç kısımda bir kez daha görünmez bir kapıyı belirgin kılarken hepsi içeri girdi. Etrafta eski ama ilk günkü gibi görünen zırhlar, kalenin dış duvarlarına oyulmuş fresklere benzeyen resimler duvarları süslüyordu. Uzunca bir koridoru yürümeye başladılar. Bu kale kendi içinde bile labirente benziyordu. Yolunu bilmeyen biri kolaylıkla kaybolabilirdi.
"Demir atölyesiymiş." Diye bilgi vermeyi sürdürdü Riddle. Cincücelerin eski zamanlarda demir işçiliğiyle uğraştığı, en kaliteli sihirli zırhların, kılıçların onlar tarafından dövüldüğü biliyordu. Gryffindor'un kılıcı da onların eseriydi.
"Neden terk ettiler acaba?" diye sordu Neville. Oysa bu sorunun cevabı Profesör Binss'in derslerinde verilmişti.
"Cincüce savaşları yüzünden." Diye yanıtladı Lyncia. "Büyücü camiası onların asa taşımasına ve bizim uğraştığımız kadar sihirle uğraşmalarına izin vermedi. Metal işçiliğini de onların mesleklerinden yasakladılar. Yine de büyü güçleri çok kuvvetlidir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pus (Tom Riddle)
FanfictionFırlattığı defterden geliyormuşcasına, zihninde yankılanan, yılanın tıslamasını andıran uğursuz bir fısıltı işitti. "Tom..." "Tom..." "Tom..." Hiç durmadan adını söylüyordu sanki. "Kurtulamazsın..." "Kurtulamazsın..." "Benden.." "Benden.." Yerde h...