Yazarın notu: Arayı çok açmış olmam nedeniyle telafi amaçlı bugün bu bölümü de paylaşıyorum. Zaten hazırdı. :(-------------------------------------------------------------
Lyncia, Riddle'ın kayboluşunun ardından geçen iki haftada, üzerine gittikçe çökmeye başlayan halsizlik hissiyatıyla zamanının iyice daraldığını hissedebiliyordu artık. Son altmış günlük zaman periyodunun sonuna gelmişti.Burnu birden kanayıp bilinci kapanmıyordu. Bunun yerine gün aşırı olmaya başlayan kan kusma nöbetleri başlamıştı. Veremli yorgun bir hastayı andırıyordu haliyle, bir şeylerin olması an meselesiydi. Tek istediği, bu olmadan önce çocuğun dönmesiydi. Ona her şeyi açıklaması gerekiyordu. Son olarak göstermesi gereken şeyler vardı. Böylelikle, zamanı, kaderi, her şeyi en sonunda değiştirebilmeyi umuyordu.
Eliza, ise Lyncia'nın bu hali yüzünden çok endişeliydi. Profesör Dumbledore eşliğinde, hastane kanadına gitselerde Madam Imelda, sorunu anlayamıyor, kıza bir çözüm bulamıyordu. Kız ise, bu atakları mümkün mertebe meraklı gözlerden uzakta geçirmeye çalışıyordu yoksa, konu Dippet'e gidecek, oradan muhtemelen St. Mungos'a gönderilecekti.
Tom Riddle ise çıktığı küçük seyahatinden çok şey öğrenerek dönmüştü. Bu şeyleri sindirmesi ise zaman almıştı. İçinde duyduğu pek çok hissin nedenine zıt olan bu gerçekleri kaldırması çok zordu onun için. İzlediği yol, yaşanan onca şeyden sonra şimdi tamamen manasız kalmıştı. Tutunduğu öfkesinin son nedeni de annesiyle konuşmasından sonra yok olmuştu. Artık bir şeye tutunamıyordu. Bunca zaman, düşündüğü ne varsa çürüyüp gidivermişti. Kurduğu düzen, yaptığı tüm o kötü ve korkunç şeyler ise boşunaydı. Onları destekleyebilecek tek bir kırıntı bile kalmamıştı zihninde. Kocaman bir boşluktu. Şimdi her şeyi nasıl bir arada tutacağını bilmiyordu.
Düşünceleri arasında, kızı bulabileceğini düşündüğü son yere girdi. Yatakhaneye.
Lyncia ise kapının açılmasıyla yerinde doğruldu. Riddle'ı gördüğünde ise bir çırpıda yorgunluğuna aldırmadan yattığı yerden fırladı. Koşarak kapıya, yanına doğru ilerledi.
"Döndün! Neredeydin?"
Riddle ise, konuşmaları gerektiğini söyleyerek ve kızın üstüne üniformasını giymesini bekleyerek onu okulun dışına bir yerlere götürmüş, Lyncia'nın pek halinin olmadığını, solgunlaşan beyaz tenini fark etmişti.
Karanlık ormanın yakınlarında bir yerde, oturarak, olan biten her şeyi tüm açıklığıyla Lyncia'ya anlattı. Kız ise, sonunda başardığını düşünmenin mutluluğuyla ona sımsıkı sarıldı. Artık bazı şeyleri konuşmaya gerek kalmasa da, halen ona borçlu olduğunu düşündüğü gerçekler vardı. Yine de çekilen onca çilenin, yaşanan onca şeyin sonucu, başarı olmuştu. Konuşmaya, bir şeyler söylemeye hazırlanırken, bu sefer Riddle'ın gözleri önünde bir kez daha atakları başladı. Ağzına aniden dolan kanı, bir hamlede kenara tükürdü, yoğun ve şiddetli öksürükler arasında, kızın ağzından hiç durmadan kan boşalıyordu şimdi. Riddle ise gördüğü bu manzara karşısında dola kalmıştı. Bir hamleyle Lyncia'yı tutmuş, asası elinde kanamayı durdurmaya çalışıyordu ama, bildiği hiç bir büyü etki etmiyordu.
"Okula dönmeliyiz!" diye tuttu kızın kolunu endişe içinde. Ufukta, batmakta olan güneşin ışıkları, kalın ağaç gövdeleri arasından süzülerek yerde, turuncu bir şerit oluşturuyordu şimdi.
"Hayır!" dedi Lyncia kolunu kurtararak. "Hayır. Beni-" ciğerlerini yırtan öksürük geri dönmüştü. Bittiğinde ise zorla devam etti. "Benim de anlatacaklarım var. Geçecek. Biraz izin ver. Beni dinlemen gerekiyor. Son bir-" Tek nefeste aceleyle konuşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pus (Tom Riddle)
FanfictionFırlattığı defterden geliyormuşcasına, zihninde yankılanan, yılanın tıslamasını andıran uğursuz bir fısıltı işitti. "Tom..." "Tom..." "Tom..." Hiç durmadan adını söylüyordu sanki. "Kurtulamazsın..." "Kurtulamazsın..." "Benden.." "Benden.." Yerde h...