18 Kasım 1943
Riddle ile en son Tılsım dersinde konuşmuştu Lyncia. Şimdi, aritmansi'den çıkarken Eliza hemencecik koluna girivermişti.
"Beni haftasonu Hogsmeade'e davet etti!" Kızın yüzüne yayılan mutluluk beş kilometre öteden bile seçilebilirdi.
Kız, arkadaşı için üzülüyordu. Ancak elinden bir şey de gelmezdi. Bu hikayede güttüğü amaç uğruna bir kaç kalbin kırılması riskini alabilirdi. Onun adına mutlu görünmeye çalışarak cevapladı
"Ahh! Harika El! Tabi yine de temkinli olmanda fayda var. Bilirsin erkekler-"
"Sen orasını hiç merak etme. O kurnazsa ben de öyleyim." Eliza sözünü aniden keserken dönüp göz kırptı ve kıkırdadı.
Lestrange Eliza'yı davet etmişti etmesine ama Riddle'dan hala ses yoktu. Zaten Lyncia onun sözünde duracağını da düşünmüyordu. O yüzden en başta umutlandığı bu fikirden vazgeçmeye karar vermişti. Başka bir yolunu bulacaktı.
Bir sonraki derse ilerleyen ikili her tarafında çeşitli objeler yerleştirilmiş, yer yer irili ufaklı kafesler yerleştirilmiş Biçim Değiştirme dersliğine girer girmez bu defa yan yana oturdu. Lyncia, Professör McGonnagal'ın gelmesini beklerken çantasını açarak parşömen ve kalemini çıkarıyordu ki, parşömenin arasına iliştirilmiş ufacık notu fark etti. Lestrange'e bakmakla meşgul olan Eliza'nın görmemesi adına hafifçe diğer tarafa dönerek çantadan çıkarmadan okudu.
"Cumartesi günü saat 22. 00'da Karanlık Ormanın girişinde."
Lyncia'nın kaşları şaşkınlıkla çatılmıştı. Bu Riddle'dan olmalıydı. Lestrange de Eliza'yı aynı zaman diliminde davet ettiğine göre bu ikisinin aklındaki şeyleri tahmin etmek zor değildi. Yine de Lestrange'in bundan haberinin olup olmadığından emin olamadı. Genelde bu tür işlerini yancılarına yaptırırdı. Bu defa ne değişmişti?
Gözleri bir an için Riddle'ı aradı ve çok geçmeden, bir kaç sıra geri çaprazında buldu. Dönüp uzun bakmamak için yere düşürdüğü kalemini alır gibi yapmıştı. Riddle'ın da düşen kaleme bakmasıyla göz göze geldiler. Lyncia gözlerini notu gördüğü anlamında bir iki saniye kapattı ve açtı.
Profesör Mcgonnagall dersi anlatmayı sürdürürken mümkün mertebe Riddle'dan yana bakmıyordu. Çocuğu öylece otururken görmek sinirlerine fazlasıyla dokunuyordu. Bu yüzden onu görüşünden uzak tutmayı yeğlemişti.
Dersin bitiminde akşam yemeği için herkes dağıldı. Peeves her zamanki gibi oradan oraya dolaşarak okulda ansızın öğrencilerin önüne çıkıyor, duvarların içinden bir anda beliriveriyordu. Okulun yegane hortlağıydı. Çöp sepetlerini kafanıza geçirirdi Peeves, ayağınızın altındaki halıyı çekerdi, tebeşir fırlatır ya da hiç görünmeden arkanıza geçip burnunuza yapışır, "TUTTUM MUSLUĞU!" diye bağırırdı.
Derken birden Riddle'ın önünde beliriverdi. Görünüşe göre ondan korkusu yoktu. "Bak sen! Bizim ağlak suratla konuşan tek kişi!"
Lyncia ve Eliza biraz önlerinde olan bitene şaşakalmış halde Slytherin zindanlarının hemen önünde izliyorlardı.
"Kes sesini yoksa-" Tom'un sesi öyle kötü, öyle korkunç çıkmıştı ki.
"Üşütük asabileşti! Kaçın!" Peeves alayla bağırarak balıklama zemine dalarak kaybolmuştu.
"Ağlak da kim?" Diye sordu önlerinde fırtına gibi yürüyerek gözden kaybolan Riddle'a bakarak Lyncia. Aslında aklına gelen iki isim vardı. Yine de Eliza'yı yokladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pus (Tom Riddle)
FanficFırlattığı defterden geliyormuşcasına, zihninde yankılanan, yılanın tıslamasını andıran uğursuz bir fısıltı işitti. "Tom..." "Tom..." "Tom..." Hiç durmadan adını söylüyordu sanki. "Kurtulamazsın..." "Kurtulamazsın..." "Benden.." "Benden.." Yerde h...