Noel Balosu gittikçe yaklaşırken, tüm okulu benzeri görülmemiş bir heyecan sarmıştı. Bu seneki balo, diğer okullarla birlikte yapılacağından çok büyük ve güzel olacağı tüm okulun dilindeydi. Öyle ki, okulda, Profesör McGonnagall eşliğinde dans dersleri bile başlamıştı. Lyncia ise bu derslere yüzünde muzip bir gülümseme ile giriyordu. Yaklaşık bir kırk küsür sene sonra, çok daha yaşlanmış halinin aynı görevi üstlenmiş olduğunu biliyordu. Hatta bir ara bu bilgiyi kendisiyle de paylaşmıştı. Minerva ise, durumun trajikomikliği karşısında gülümsemeden edememişti.Okuldaki tüm kızlar bu yaklaşan büyük eğlence için heyecanlanmış, gözlerine kestirdikleri erkeklerden teklif beklemeye başlamışlardı. Okulda, hiç durmadan, bana şu teklif etti, bana bu etti tarzı konuşmalar dönüyordu. Bu yabancı öğrenciler için de geçerliydi.
Eliza ise gün aşırı Riddle'ın ona teklif edip etmediğini sorup duruyordu Lyncia'ya.
"Hala teklif etmedi mi?" Tılsım dersliğine giden uzun koridorlarda yürürken Eliza bir kez daha sormuştu.
"Hayır El." diye yanıtladı. Gerçekten de teklif etmesini tüm kalbiyle umuyor, istiyordu ancak çocuğun hala bir şey dediği yoktu. Aralarındaki konuşma biraz ilerlemiş, Riddle'ın hiç bir cümle kurmamasından ve onu yok saymasından, bir iki cümle kurmasına kadar gelişmişti. Acınası bir durumdu ama en azından ilerlemeydi. Lyncia zamanı gittikçe daralırken buna tutunuyordu. Yüzük konusu ise aynıydı. O günden beri takmaya ve hiç çıkartmamaya başlamıştı.
Riddle'dan teklif bekleyen sadece kendisi değildi elbette. Onunla birlikte pek çok kız hatta Sierra bile bunu umuyor, hayal ediyordu. Beau'dan fırsat bulduğu her an yanında bitiyordu diğerleriyle birlikte.
"Ya Andrei? "
"Hayır." diye yanıtladı. İzin vermiş olsa çoktan teklif edecekti çocuk ama konunun ne zaman oraya geleceğini anlasa, aniden bir işini hatırlıyor, bir şeylerini unuttuğunu söylüyor ya da konuyu savuşturuyordu.
Bu esnada, hemen yanlarından geçen Sierra, Ravenclawlı Fitzgerald ve başka bir kaç kız kendi aralarında öfkeyle bir şey konuşuyordu. Aralarından bir kaç cümle seçebilmişti Lyncia. Bunlar, Beau, Riddle ve teklif etti kelimeleriydi. Eliza da onunla aynı şeyleri duymuştu. Lyncia birden olduğu yerde dururken, arkadaşı da ona bakıyordu olan biteni anlamıştı. Eliza ağzını açarken Lyncia onu susturdu. Bu konuyu konuşmak istemiyordu. Hala pes etmemişti ama, yine de epey kalbi kırılmıştı bir kez daha.
Dersten sonra, Büyük Salon'daki yemeğe Eliza ile birlikte katılmış, Riddle'a attığı kaçamak bakışlar eşiğinde insanlarla sohbet etmeye çalışmıştı. Andrei ise her zamanki gibi şansını denemeye hazırlanıyordu. Yemeğin bitiminde Lyncia'yı yağan, karın altında bahçede bir yürüyüşe davet etmiş, kız ise bu defa kabul etti.
Gelmiş olan kış, tüm bahçeyi ve araziyi kaplayan dört beş santimi de geçmeye başlayan karla kendini iyice gösteriyordu şimdi. Tüm okul beyazla çevrilmiş, uzun kulelerin ve çatıların etrafı buz sarkıtlarıyla çevrelenmişti. Lyncia ise bu bembeyaz tabloyu çok seviyordu, kar ona her zaman farklı bir huzur vermişti. Kafalarına, pamuk gibi kocaman taneler usul usul düşerken, biraz yürüyüp sohbet ettiler.
"Balo'ya benimle gelmeni çok isterim." diye konuyu açtı Andrei. Lyncia'nın bu defa kaçmamasına sevinmiş, yüreklenmişti. "Kimseye söz vermedin umarım."
Lyncia ise hafifçe gülümsemeye çalışarak yanıtlamıştı. "Vermedim. Elbette."
Andrei'nin yüzü muzaffer ve mutlu bir edayla aydınlanırken, yerden aldığı karı sıkıştırarak, aniden Lyncia'ya fırlatmıştı. Kızın ise bunu hiç beklemediği her halinden belli oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pus (Tom Riddle)
FanfictionFırlattığı defterden geliyormuşcasına, zihninde yankılanan, yılanın tıslamasını andıran uğursuz bir fısıltı işitti. "Tom..." "Tom..." "Tom..." Hiç durmadan adını söylüyordu sanki. "Kurtulamazsın..." "Kurtulamazsın..." "Benden.." "Benden.." Yerde h...