Riddle, ne kadar süredir öylece oturduğunu bilmiyordu. Sanki derin bir rüyadan uyanmış, zihninde anlamlandıramadığı boşluklar oluşmuş gibiydi. Az önce yaşananlardan sonra emin olmuştu. Belirli aralıklar kayıptı. Belli şeyler ise sanki flu bir anıydı. Gerçekleşmiş miydi, yoksa hayal ürünü müydü emin olamıyordu. Yerinden yavaşça kalkarken odaya göz gezdirdi. Kimsenin kapıyı açıp iyice dağılmış olan odaya girmemesi büyük ise şanstı. Zihnini biraz toparladıktan sonra odayı eski haline getirerek Ortak Salon'un yolunu tuttu.
Kendini zorla yatakhaneye sürükleyip buz gibi yatağına attığında gözlerini kapattı. Kız, zihnindeki asıl boşluk onunla bağlantılı olanlardı. Evet, uzun süredir planladığı gibi babasını öldürmüştü, Her detayını hatırlıyordu. İsteyerek yapmıştı. Ve sonra parmağındaki, zihnini değiştirdiği dayısından söküp aldığı bu aile yüzüğü. Onu da... onu da isteyerek yapmıştı biliyordu. Tüm bedeni ve ruhu buna açtı adeta. Yapar yapmaz rahatlamıştı. O gece Morfin'in gözünden gördüklerini hatırlıyordu. Fakat, kızı öldürmek istememiş, böyle bir şey düşünmemişti.
Lyncia'nın gösterdiği büyüden sonra neler olduğu, neden gözlerini birden yarı yarıya karla kaplanmış ve donmak üzereyken açtığını, cebinde bulduğu tavşanı hangi ara ve neden öldürdüğünü, Astronomi kulesinin merdivenlerinden çıktıktan sonra Dumbledore'un odasına gidene kadar yaşananları, Kızın onu düello'ya davet etmesinden sonra yerde kanlar içinde yatarken kurduğu son cümlesini duyana kadar olan kısmını... hatırlamıyordu. Flu bile değildi. Kaybolmuştu. Sanki zihni bir gidip bir geliyordu. Her gidişinde asabileştiği belliydi. Deliriyor muydu? Dengesizleşmiş miydi?
Ya kız, ona neden mecbur olmadığını söylemişti? Neye mecbur değildi?
-----------------------------------------------------------
Lyncia, son olaydan sonra Riddle'ın yine bir süre ortadan kaybolacağını düşünse de, çocuk gitmemişti. Olayın hemen ertesi günü derslere hiç bir şey yaşanmamış gibi girmişti. Tek kelime etmiyordu ama oradaydı. Lestrange ve diğer çocuklarla da oturmuyordu. Bir başına takılıyordu.
Avery ise Lestrange'in neden bahsettiğini sonunda anlar gibi olmuştu. Gerçekten de Riddle'da açıklayamadıkları bir şeyler vardı. Her zaman çok otoriter ve gaddar olmasına alışmışlardı ama, ruh halinin sık aralıklarla değişmesine, toplantılarda kısa bir süre boy gösterip ayrılmasına, onlardan bu kadar uzak durmasına, bu yeni dengesizliğine alışkın değillerdi. Üstelik artık kızdığı zaman eskisinden de korkunç oluyordu. Geçenlerde, Riddle'ın bahsettiği sırlar odası planını ne zaman uygulayacaklarını sorduğunda bundan fazlasıyla nasibini almıştı. Riddle bir daha soru sorarsa başına gelecekleri bakışıyla anlatıvermişti Avery'e. Yine de düşüncelerini Lestrange gibi dillendirmiyordu. Aynısını ona da tavsiye etmişti fakat Lestrange son derece kibirli bir çocuktu. Riddle'ın kontrolü yavaşça kaybettiğini hissediyordu. Neler olacağını görmek için bekliyordu.
Bir kez daha Profesör Dumbledore'un dersindelerdi, konu ise Ruh Emicilerdi. Sınıftaki pek çok kişi can kulağıyla Profesörü dinliyordu. Hepsinin ilgisini fazlasıyla cezbetmişti. Lyncia ise düşünceliydi, daldığı alemden Profesör Dumbledore'un dersin sona erdiğini bildiren cümlesiyle uyandı. Herkes sınıftan çıkana kadar da yerinden kıpırdamadı.
Albus ise, kızın derse girdiği ilk andan itibaren anlatacak bir şeyleri olduğunu anlamıştı. Bir kez daha ofisine buyur etti onu. Lyncia ise büyük bir durgunlukla olan biteni anlattı. Sanki bahsettiği şey, sıradan bir şeymiş gibi. Elbette değildi, fakat Lyncia yorgundu.
"Durmasına çok şaşırdım. Öleceğimden emindim." diye açıkladı kendisini usulca. Gerçekten de ölümün soğuk nefesini yüzünde hissetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pus (Tom Riddle)
FanficFırlattığı defterden geliyormuşcasına, zihninde yankılanan, yılanın tıslamasını andıran uğursuz bir fısıltı işitti. "Tom..." "Tom..." "Tom..." Hiç durmadan adını söylüyordu sanki. "Kurtulamazsın..." "Kurtulamazsın..." "Benden.." "Benden.." Yerde h...