DİADEM

1.2K 112 92
                                    


Lyncia ertesi sabahın sekizinde gözlerini onu endişeyle sarsan Eliza eşliğinde açmıştı. Yatağı, yastığı, yüzü, her yeri kan içindeydi. Üstelik bu sefer kendisini fazlasıyla mecalsiz hissediyordu. Öyle ki, açtığı gözlerini sürekli geri kapatası geliyordu. Eliza ise, onu uyanık tutmaya çalışıyordu. Yatakhanedeki diğer kızlar da başına üşüşmüştü şimdi. Eliza onları kovalayarak, yatağını çevreleyen kadife yeşil perdeleri etrafına çekmişti.

"Lyncia hastane kanadına gitmeliyiz eğer kalkmazsan Profesörlere haber vereceğim. Her yerin kan içinde, bembeyaz olmuşsun. Ne oldu böyle?"

"Bir şey yok El. Kimseye haber verme. Arada burnum kanıyor böyle."

"Çok kanamış Lyncia, hem de çok." Eliza kızın yattığı yatağa tedirginlik içinde bakıyordu. Bir burundan nasıl bu kadar kan çıkacağını aklı almıyor gibiydi. Yataktan kalkarken Lyncia kolunu  yakaladı.

"Lütfen. İyiyim. Gerçekten, biraz kan kaybetmişim düzeleceğim." İnandırıcı olması için olağanca gücüyle yatağında doğrulmuştu. "Bir şeyler yemem lazım sadece." dedi Eliza'ya bakarken.

Kız ise emin olamıyormuş gibi baksa da, bir kaç saniye sonra kafasını salladı. "Sana bir şeyler getireceğim. O zamana kadar yapabilirsen üstünü değiştir."

Lyncia kızın odadan ayrılmasıyla dediklerini yaptı. Asasını mecalsizce sallayıp duruyordu. . Eliza geri döndüğünde ise, etraftaki kanların gitmesiyle daha normalleşmiş olan arkadaşına baktı. Elinde bir tepsiyle Büyük Salondan aldığı yiyecekleri getirmişti. Lyncia ise teşekkür ederek güç toplamak için hepsinden biraz biraz yedi. Biraz daha dinlenmesi gerektiğini söyleyerek ve Eliza'yı da ikna ederek yatağına döndü. Tek istediği daha fazla uyumaktı. Bu şekilde geri dönmesi, o yolculuğu kaldırması pek mümkün görünmüyordu. Bu yüzden toparlanana kadar kalmaya karar vermişti.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Tom Riddle,  tüm günü Beau'dan kaçarak geçirmişti. Kızı görmek istemiyor, öfkeyle herkesin önünde ters bir şeyler yapmaktan çekiniyordu. Gözleri Lyncia'yı arıyordu. Yine de, ne derslerde ne ortak salonda ne de başka hiç bir yerde göremiyordu. Bulsa ona ne diyeceğini bilmiyordu ama, onunla konuşmadan başka hiç bir şey yapamayacak gibi hissediyordu kendini. Bugün yapacakları toplantıyı çoktan iptal etmişti bile. En sonunda dayanamayarak, tılsım dersinden çıkıp, günün son dersi olan biçim değiştirmenin yolunu tutmuş Eliza'yı ilk defa kenara çekmiş, Lyncia'nın nerede olduğunu sormuştu. Eliza ise, olan biteni olduğu gibi anlatmıştı. Riddle, adımlarını Ortak Salon'a doğru yöneltirken, Lestrange'in Eliza ile konuşurken attığı bakışları umursamamıştı bile.

Kızlar yatakhanesinin yedinci sınıflara ayrılmış kapısının önünde dikiliyordu öylece. Sınıf başkanı olduğu için istediği zaman girebilirdi. Yine de bu saatte herkes dersteyken onu yalnız yakalamayı umuyordu. Derin bir nefes alıp kapıyı itti.

Lyncia, gıcırdayarak açılan kapıya doğru gözlerini hafifçe aralamış biçimde bakıyordu. Kapıdan içeri girenin bir erkek olduğunu seçtiğinde gözlerini tam olarak açtı. Tom Riddle'ı gördüğünde ise, tek hissettiği, öfke, bolca kırgınlık ve yenilginin derin acısıydı şimdi. "Burada olmamalısın." Dedi oldukça soğuk bir tonda.

"Sınıf baş-"

"Biliyorum. Burada olmamalısın." Diye kesti lafını çocuğa bomboş gözlerle bakarken.

Riddle ise odanın bir ucunda duran sandalyeyi Lyncia'nın yanına çekmişti.

"Gitmeni istiyorum." Diye devam etti daha açık konuşarak Lyncia. Sesi son derece net çıkmıştı.

Pus (Tom Riddle)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin