Müzik Önerisi
V. BÖLÜM
20. EYLÜL 1943
Tom ile konuşmasının ardından bir kaç hafta geçmişti. Bu süreçte odasına iyice yerleşmiş birkaç arkadaş edinmiş, içinde bulunduğu duruma da biraz biraz alışmıştı. Hayat uzun zamandan sonra ilk kez biraz olsun normal akmaya başlamıştı. Tabi ne kadar normal olabilirse. Eski okul günlerine dönmek güzeldi. Keşke bunu kendi zamanında da yapabilseydi.
Ara sıra Profesör McGonnagal ile Dumbledore'un yanına uğruyordu. Durumundan haberdar bilen insanlarla biraz olsun sohbet etmek ona iyi geliyordu. Seremoni günü Tom ile aralarında geçen diyaloğu da anlatmıştı. Her ikisi de olan bitene şaşırmamıştı. Zaten kendileri de bu ihtimale inanmıyorlardı. Dumbledore kendi zamanında Harry'e karşı oldukça babacan ve korumacıydı. Bunu herkes biliyordu. Ancak Tom ile arası bunun tam tersiydi. Acaba Tom'a da aynı babacan edayla yaklaşmış mıydı? Bu soru zihnini kurcalasa da, henüz sormamıştı.
Yatağından ağır ağır doğrulurken birkaç saat sonraki iksir dersini düşünüyordu. Buraya geldiğinde Profesör McGonnagal'ın verdiği çantanın içinden birkaç eski kitap da çıkmıştı. Lyncia bunların ne olduğunu en başta anlamlandıramasa da, kurcalamak için başlarına oturduğu bir vakit içlerinden birinin iksir kitabı olduğunu görmüştü. Kapağını açtığında eciş bücüş yazılmış olan "Melez Prens" yazısını gördüğünde içi hüzünle burkulmuştu. Bu Snape'e ait olmalıydı.
Hogwarts savaşı esnasına Harry ölmüştü. Kalan herkes ise saflarını terk etmek zorunda kalmıştı. Bunlardan biri de Hermione'ydi. Bir zamanların en parlak cadılarından biri olarak gösterilen kız, Minerva ve Kingsley önderliğindeki direniş grubunda uzun zaman geçirmiş. Talihsiz biçimde öldüğü Keenbridge savunmasına kadar da Voldemort'a karşı elinden geleni yapmıştı. Yaptığı bir diğer şey de Harry'nın ona ölmeden önce söylediği gerçekleri herkese anlatmak olmuştu. Bu yüzden Lyncia Snape'in hikayesini de biliyordu.
Şimdi aynı kitabı yatağının yanındaki çekmeceden eline almıştı. Bir kez daha dolan gözlerini oturduğu yatağında elinin tersiyle sildi. Snape'e mi üzülüyordu, yoksa kendisine mi? Bilmiyordu. Bu kitap ona pek çok şey hatırlatıyordu. Kimsenin onu ağlarken görmesini istemiyordu. Özellikle oda arkadaşlarından biri olan Vivien'in. Geldiği ikinci günden itibaren Lyncia ile anlamsız biçimde uğraşmaya başlamıştı. Odaklanacak daha büyük problemleri olduğundan embesil olduğunu düşündüğü Vivien'e çok takılmamaya çalışıyordu. Aksi takdirde hiç hoş olmayan şeyler yapabilirdi. Uysal görünümünün altında en derinlerinde yatan canavarla hayatında birkaç kez yüzleşmek zorunda kalmıştı.
Düşünceleri kapının gıcırtısıyla bölündüğünde kitabı yeniden çekmeceye koydu.
"Bugün fazla uykucusun. Seni kahvaltıda göremedim." Dedi Eliza yanına doğru yürüyerek. İlk gün Eliza'nın yanına oturmuştu. Haftalar içinde aralarındaki sohbet ilerlemiş, hızlıca arkadaşlığa evrilmişti. Bazı defoları olsa da, genel olarak iyi diyebileceği bir kızdı. En azından Lyncia'nın buraya alışmasına bilmeden yardımcı oluyordu.
"Aslında hala uykum var." Dedi gülümseyerek Lyncia. "ve hiç aç hissetmiyorum." Eliza yatağına otururken o kalkmıştı.
"İksir için önden çalışabildin mi bari? Çalışacağım diyordun." Eliza bir yandan yatağın yanındaki komodin üzerinde duran aynasını almış saçlarını düzeltiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pus (Tom Riddle)
FanfictionFırlattığı defterden geliyormuşcasına, zihninde yankılanan, yılanın tıslamasını andıran uğursuz bir fısıltı işitti. "Tom..." "Tom..." "Tom..." Hiç durmadan adını söylüyordu sanki. "Kurtulamazsın..." "Kurtulamazsın..." "Benden.." "Benden.." Yerde h...