Sonunda tarihler, 25 Ekim'i gösterirken, akşam üstü derslerden sonra Professör Dippet tüm öğrencileri. Büyük Salon'da toplamıştı. Toplanan kalanalık bunun ne için olduğunu anlamıştı. Yarışmaya hak kazanan öğrenciyi seçecekti kadeh. Herkes, en çok da ismini atmış olanlar, büyük bir heyecan içinde Büyük Salon'a doluşmuştu şimdi. Salon'daki tüm masalar kaldırılmış, devasa taştan kadeh odanın tam ortasına yerleştirilmiş, tüm Profesörler de, Dippet'in çevresinde yerlerini almışlardı. Lyncia ise, talihsiz biçimde merdivenlerden düşüp, tedavisi yeni tamamlanan Lestrange ve Eliza ile birlikte girmişti Salon'a. Alfred o günden beri, Lyncia ile konuşmaya eskisi gibi gönüllü görünmüyordu. Kendilerine, ön sıralardan bir yer bulmuşlardı. Riddle ise onlardan tamamen ayrı biçimde, Lyncia'nın onu görebileceği bir yerde duruyordu.Büyük Salon'daki sessizliği Profesör Dumbledore sağladığında, "Evet çocuklar! Beklediğimiz an geldi. Birazdan kadeh Hogwarts'ı temsil edecek şampiyonu seçecek!" dedi Dippet, durduğu yerde öne çıkıp, yerleri süpüren uzun mor cübbesiyle kadehin yanına ilerlerken. "Diğer okullarınki ise okulumuza geldiklerinde seçilecek."
"İkinizden biri çıkacak bence" diye dürttü Eliza birden Lyncia ve Lestrange'i. Yüzünde muzip bir ifade vardı. Lyncia ise tam olarak bundan korkuyordu işte. İçinden isminin çıkmaması için yalvarıyordu adeta. Lestrange ise tek kelime etmemişti.
Ian'da kendi ismini yazıp attığından, kendi grubuyla birlikte sabırsız bir bekleyiş içindeydi. Bir an Lyncia ile o da göz göze gelmişti ama kızgınlıkta çevirmişti başını.
Armando Dippet, ince kemikli elleriyle kadehe usulca dokunduktan sonra, tüm salon nefesi kesilmiş halde, daha güçlü yanmaya başlayan, ardından kırmızıya dönerek içinden hafifçe yanmış bir kağıt fırlatmış olan kadehe bakıyordu. Dippet ondan beklenmeyecek bir çeviklikle, kağıdı havada kaparken, öğrencilere döndü. Gözlerini kağıda yeniden çevirerek konuştu.
"Üç Büyücü Turnuvasında, Okulumuzu temsil edecek şampiyon-"
Lyncia'nın kalbi ağzına gelmişti.
"TOM MARVOLDO RİDDLE!" ismi bağırarak duyurmuştu.
Kız ise tuttuğu nefesini bıraktı. Yine de duyduğu isme şaşırmıştı. Onun vesilesiyle seçilmişti. Onu yüreklendirdiğini söylemediği Profesör Dumbledore'a baktı Lyncia istemsizce. Hemen yanında Duran Minerva McGonnagall'da şaşkın görünüyordu.
Tüm okuldan alkış tufanı koparken, Tom Riddle, onu eliyle çağıran Dippet'in yanına kalabalığın arasında ilerledi. Ondan hoşlanmayanlar bile, coşku içinde alkışlayıvermişti anın heyecanına kapılarak. Lestrange ve Ian hariç.
Profesörler onu tebrik edip şans diliyordu tek tek. Sıra Dumbledore'a geldiğinde, çocukla bir an bakıştılar.
"Tom! Eminim bizi en iyi şekilde temsil edeceksin." dedi Albus çocuğa babacan bir edayla.
Aralarındaki konuşma, tam olarak duyamasa da, kızın gözünden kaçmamıştı.
Riddle ise bir kez daha Dumbledore'dan olumlu bir şey duymanın şaşkınlığı içindeydi.
Seçim tamamlanıp tebrik faslı sona erip, öğrenciler akşam yemeği için hazırlanacak olan Salon'u boşaltırken, Lyncia Riddle'ın etrafını saran kalabalığa ilerledi. Çocuğun etrafındaki kızların sayısı bir anda artmış gibiydi sanki. Hepsi, kadeh tarafından seçilmiş, bu yakışıklı çocukla, tebrik etmek ayağına konuşmak için bir fırsat yakalamış olmanın verdiği umutla başına üşüşmüştü. Riddle ise normalde bu durumdan pek hoşnut olmazdı ama, yaklaşan Lyncia'yı fark eder etmez. Çevresindeki kızlarla, daha da kibar konuşmaya başlamıştı. Elbette hepsiyle oynuyordu.
"Diğerlerinin hiç şansı yok!" dedi Sierra, bir zamanlar en yakın arkadaşı Vivien'in aşık olduğu çocuğa açık açık yağ çekiyordu.
"Elbette yok." diye destekledi Ravenclaw'dan kıvırcı saçlı bir kız. İsmi Lea Fitzgerald'dı.
"Tom, Profesör Slughorn seni odasına çağırıyor. Biraz acilmiş." diye ondan fazla kızın arasına girdi Lyncia birden. Bu yaptığına kendisi de inanamasa da. Bir yalan uyduruvermişti.
Riddle ise "Müsadenizle." dedi etrafını saran gruba en çekici gülümsemesini gösterirken. Uzaklaşmaya başlayan Lyncia'ya adımlarını hızlandırarak yetişti.
"Tebrik etmek yok mu?" bu sefer az önceki gülümsemesinden eser yoktu. Aksine pis pis sırıtıyordu.
"Ah, fırsatını bulsam ederdim tabi."
"Sen seçilmedin diye bu kadar üzülme."
Lyncia gözlerini devirdi. Riddle'a söylediğinin aksine iksir dersliğine gitmiyordu.
"Slughorn çağırmadı değil mi?"
"Hayır" dedi Lyncia koridorun kuytu bir köşesinde aniden dururken.
"Fark ettim." dedi çocuğun yüzündeki pis sırıtış genişlerken. "Ben de kadehi büyüledim zaten." yalnızca kızın duyabileceği şekilde fısıldamıştı.
"Tom!"
"Adil olacağımızı iddia etmedik ki. Seçileceğimizi ettik." diye omuzlarını kaldırdı çocuk.
"Ya fark ederlerse."
"Yapma Lyncia. Sence önlem almamış mıyımdır? Onları kandırmak çocuk oyuncağı."
Lyncia ise duruma gülse miydi, ağlasa mıydı bilemiyordu. Onu yüreklendirmekle kalmamış, üstüne bir de zorla kendini seçtirmesine sebep olmuştu. Gözlerini bir kez daha devirirken, aklından türlü türlü düşünce geçiyordu.
"O yüzden o kadar da üzülme işte." diye alayını sürdürdü çocuk kızı öylece bırakıp başka bir yere yürümeden hemen önce.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Lyncia ise doğruca Dumbledore'un odasına gitmişti. İçeride hali hazırda Profesör McGonnagall'ı da bulduğunda ikisini de selamladı. Onlara olan biteni suçluluk duygusuyla anlatıyordu.
"Biliyorum." Dedi Albus istifini bozmadan. Çocuğun kadehi büyülemesinden bahsediyordu. "Onu izliyorum Lyncia merak etme."
"Neden engel olmadınız?" Diye kaşlarını kaldırdı kız.
"Onu izlediğimi bilsin istemiyorum."
"Eh şimdi katılacak diğer öğrencilerin can güvenliğinden endişe etmeli miyiz Albus?" Diye sordu McGonnagall aniden.
"Sanmıyorum. Gözüm üstünde olacak Minerva rahatla biraz." Diye avutuyordu endişeli görünen McGonnagall'ı.
"Bana kızmadınız mı?"
"Neden kızayım?" Diye kaşlarını kaldırdı Albus.
"Onu ikna edip yüreklendirdiğim için. Şimdi birinci olmak için elinden geleni yapacaktır."
"Hayır. Bu konu amacına hizmet etmiş. Yine konuşmaya başlamışsınız. Üstelik bir sırrını daha seninle paylaştı. Boşa gitmemiş." Dedi Dumbledore kafasından neler geçtiğini anlamak pek mümkün değildi.
"Bay Lestrange ile yakın zamanda konuştunuz mu?" Diye sordu Albus konuyu tamamen kapatıp değiştirerek.
"Merdivenlerden düşmediğini biliyorsunuz sanırım." Lyncia'nın bu yalana inanacak hali yoktu.
"Elbette."
"Benimle artık pek konuşmaya gönüllü değilmişe benziyor. Eskisi gibi konu açıp ağzımdan laf almanın peşinde değil."
"Ben de öyle düşünmüştüm." Dedi Dumbledore yine eli kısa sakalına gitmişti.
Lyncia ise bir süre daha konuştuktan sonra aralarından ayrılarak yatakhaneye döndü. Bir gün için bu kadar heyecan yeterliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pus (Tom Riddle)
FanfictionFırlattığı defterden geliyormuşcasına, zihninde yankılanan, yılanın tıslamasını andıran uğursuz bir fısıltı işitti. "Tom..." "Tom..." "Tom..." Hiç durmadan adını söylüyordu sanki. "Kurtulamazsın..." "Kurtulamazsın..." "Benden.." "Benden.." Yerde h...