HOGWARTS

871 94 137
                                    


Apar topar aşağıda, ana salon'daki çıkışa yönelen çocuğu nöbette olan Minerva McGonnagall durdurmuştu. Kolundan yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle tutarken transtaymış gibi görünen Riddle'ı endişeyle sarsmış, kendine getirmişti. "Ne oldu?!"

"Hogwarts'da." Dedi çocuk olan biteni bir çırpıda anlatarak. "Gidiyorum."

"Tek başına gidemezsin! İntihar olur. O da bunu yapmanı istiyor zaten! Hep beraber gideceğiz." Dedi kadın kesin bir tonda. Arkasından koşarak gelmiş kız da onlara yetişmişti. "Burada bekleyin. Diğerlerine haber vereceğim!"

----------------------------------------------------------------

Hogwart'sın eteklerine Hogsmeade'in biraz gerisine cisimlendiklerinde, her ikisi de önlerinde uzanan gri kasvetli manzaraya bakıyordu. Hava sanki içinde olduğu karanlığı yansıtıyordu. Buz gibiydi. Sık bulutlar, yer yer çakan yağmursuz şimşekler bir lanet gibi bir zamanlar tüm ihtişamı ve canlılığıyla göz dolduran kaleyi sarmıştı şimdi. Duvarlarına işlenmiş umutsuzluk ve acıyla kararmıştı okul.

Tom Riddle, tepenin biraz daha ilerisine, uçurumun kenarına yürüdü. Biraz sonra olacaklara hazırlıyordu kendini.

Profesör McGonnagal ve diğerleri ise tek tek gelmeye başlamışlardı. Hepsinin yüzü endişeliydi. Herkes bunun son şansları olduğunu anlamıştı. Profesör Flitwick'in etraflarını sarmasını sağladığı görünmezlik tılsımına her biri katkıda bulunuyordu. Bunun  işe yarayacağını umuyorlardı. En azından kısa bir süre.

"Tom." Dedi Minerva, çocuğun gözlerini hiç kırpmadan baktığı okula bakarak.

Riddle kafasını çevirdi. "Yaklaştığımı biliyor. Fazla zamanımız yok."

"Hazır mısın?"

"Yapamazsam. Başaramazsam-"

Minerva'nın yorgun bakan gözleri çocuğun yemyeşil gözleriyle buluşmuş, bu cümlesinin sonucu hüzünle belirmişti.

"Ona katılmayacağına emin misiniz?" Geogorge Weasley Riddle'a halen nefret dolu olan gözlerini dikmişti.

"Yeter George!" diye susturdu kızgınlıkta Molly oğlunu. Ron ise tek kelime etmiyordu.

"Tartışmanın sırası değil. Başka şansımız yok." Diye atıldı Flitwick aradan yüzü düşünceli görünüyordu. Slughorn ise tek kelime etmeden öylece uzaklara bakıyordu.

Lyncia grubun yanından ayrılarak, McGonnagall ve Riddle'ın yanna ilerledi. Çocuğun elini hafifçe avcuna aldıktan sonra, gözlerini gözlerine dikerek  konuştu.
"Yapabilirsin. Biliyorum."

Riddle bir kez daha gözlerini kapatarak başını salladı. Arkasında bekleyenlere dönerek konuştu. "Önce ben gideceğim. Güvenli bir mesafeden takip edin."

Hepsi, dediğini uygulayarak çocuğu indiği patikadan okula bağlanan yolda takip ettiler. Çok geçmeden Riddle bir kez daha, belki de son kez  taş köprüyü geçiyordu. Etrafta ilginç bir şekilde hala ölüm yiyenler belirmemişti. Voldemort'un onun geldiğini anlamamasına imkan yoktu üstelik.

Okulun ana avlusuna ulaştığında iğrenç bir tıslama o ve diğerlerinin kulaklarında yankılandı. Uzun bir tırnakla tahtayı çizmek, zihnini acıtan bir haykırışı dinlemek gibiydi.

"Tom.... Tom.... Demek geldin..."

Riddle olduğu yerde çökmemek için direniyordu. Yine de ellerini başına götürmüştü istemsizce.

Pus (Tom Riddle)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin