Tom Riddle, Lyncia'nın peşini bıraktığından emin olur olmaz, karşısına çıkan ilk eve atıvermişti kendisini. Yalnızca üç duvarı kalmış, yarısından fazlası yıkılmış bir evde, birilerinin bir zamanlar salon olarak kullandığı yerde duruyordu. Kendisini, üzerine düşen kirişle, yarısı kırılmış bir koltuğun son sağlam kısmına bıraktı. Az önce olanları düşünmeden edemiyordu. Davranışlarını, küçük muggle'ı, hissettiği şeyleri... Hepsi bir kez daha kendisine çok yabancıydı. Sanki, yeni bir Tom Riddle, kapanan perdeleri sürekli ama sürekli açarak içeriye ışığın girmesine izin veriyordu. O küçük muggle'dan nefret edememişti. Onu öylece ölüme terk edememiş, üzüntü ve korkusunu hissedebilmişti.
Aklında, sormaya hiç cesaret edemediği bir soru çok uzun süre sonra yeniden gün yüzüne çıkarken, zihni babasını öldürdüğü o geceyi durmadan tekrar ediyordu. Adamın, son sözleri sanki kulağında yankılanıyordu. 'Beni zorla yanında tutuyordu... bir gün söyledi...' Bu gerçek olamazdı. Babası annesini kandırıp öylece bırakmış olmalıydı. Onu terk etmiş, üzüntüden ve acıdan annesinin de ölmesini sağlayarak, onu tek başına kaderine terk etmişti. Ya da böyle değil miydi? O gün cesaret edip adamın zihnine bakmamış, söylediklerinin doğru olmadığını kendisi varsaymıştı.
Yine de, halen, tüm bu soruların cevabını zor da olsa alabilirdi.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Yıldızsız ve bulutsuz, dolunay ile parlayan gecede, kocaman bir muggle mezarlığının tam ortasına doğru sayısız mezarın arasında tek başına yürüyor, gözleri yalnızca tek bir ismi arıyordu. Daha önce onu hiç ziyarete gelmese de, şansının da yardımıyla beklediğinden çok daha önce bulmuştu. Tam yanında duran iki görkemli mezarın aksine, taşında oyma ve süslemeler yoktu. Sanki kimsesizmiş gibi dümdüz kare bir taşa doğum tarihi yazılmadan, yalnızca ismi ve öldüğü tarih iliştirilmiş, mezarın üstünü sayısız yabani ot bürümüş, taşı ise bakımsızlıktan yavaş yavaş kararmaya başlamıştı.
'Merope Riddle'
D:- Ö: 31 Aralık 1927Tom Riddle, bu manzaraya bakmak istemiyormuş gibi gözlerini bir kaç saniye yumarken az sonra yapacağı şeyi düşünmemeye çalışıyordu.
------------------------------------------------------------------------------
Lyncia, okulun hemen yakınında, Hogsmeade yakınlarında bir tepede, aklında binbir soruyla, önünde uzanan karar göle bakıyordu. Riddle gideli bir kaç gün olmasına rağmen, çocuktan hiç ses seda çıkmamıştı. Nerede olduğunu merak ediyor, ancak onu bulamayacağını biliyordu. Yaşanan bu şeyler ona fazla mı gelmişti? Yeniden içindeki karanlık kontrolü ele mi almıştı? Neden kaybolmuştu? Nereye gitmişti? Son altmış gününün dolmasına yalnızca bir iki hafta kalmış olduğunun dehşetiyle, yapabildiği tek şey Tom'un dönmesini ummaktı.
--------------------------------------------------------------------
Kapkaranlık, yalnızca daire şeklinde özenle dizilmiş mumların aydınlattığı odada duran Tom Riddle, hemen yanında duran torbaya davranarak, içinden küçük bir kafes çıkarmıştı. Kafesin içinde, sarı turuncu renkleri olan ufacık bir kanarya, tedirginlikle oradan oraya çarpa çarpa uçarken, kafesi yere bıraktı. Bir kez daha elini daldırdığında, bu kez çıkardığı şeyler, bir insana ait kemiklerdi. Bir kafatası, uyluk ve kol kemiğini özenle çemberin içine yerleştirdi. Ardından kuşu kafesinden çıkararak eline aldı, hayvana kısa bir bakış attıktan sonra, duraksayarak çemberin ortasına getirerek boynunu kırdı. Bu az sonra yapacağı büyü için aldığı candı. Son olarak, eline bir bıçak alarak kendisi de çemberin içine girdi. Sol avucunu açarak boydan boya keserken, yere, mumların ortasına, annesinin kemikleri üzerine damlayan kanı eşliğinde sözcükleri mırıldandı. Bu çok ama çok eski bir büyü, bir ritüeldi. Çalışacağının, ruhun cevap vereceğinin, hatta doğru kişinin geleceğinin hiç bir garantisi olmayan eski bir kara büyüydü. Riddle ise sadece işe yarayacağını umuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pus (Tom Riddle)
FanfictionFırlattığı defterden geliyormuşcasına, zihninde yankılanan, yılanın tıslamasını andıran uğursuz bir fısıltı işitti. "Tom..." "Tom..." "Tom..." Hiç durmadan adını söylüyordu sanki. "Kurtulamazsın..." "Kurtulamazsın..." "Benden.." "Benden.." Yerde h...