13."öyle mi?"

13K 678 83
                                    

İnsanın hayatında bir dönüm noktası olurya işte ben o noktayi o koşuya çıktığım zaman geçmiştim. Eğer,belkide koşuya çıkmasaydım Arenle karşılaşmazdım.

Belkide her zaman olduğu gibi onları, kurt adamalri bir efsaneden ibaret görürdüm.

Belkide, kendimi kaybedip ormanin içinde koşudayken kaybolmasaydım ruh eşimi bulamazdım.





Ama inandığım bir şey var. Ne olursa olsun senin olan sana geliyor. Kalbi kırılmış,eli kirlenmiş, ayağında dikenlerle.

Ne olursa olsun nasibin seni buluyor. Sadece biraz sabır ve zaman gerekiyor.

Konumuza dönecek olursak. Arenin bir pençe darbesi üzerine, Murat'ın inip kalkan göğsünden baya bir zaman geçmişti.

Sadece yerde ölü pozisyonunda, derin nefesler alıp veriyordu.
Arende yorulmuştu doğal olarak oda darbe almıştı.

Ama Murat'ın aldığı hasarlarin yanında Arenin ki bi hiçti.

Aren kendiside dört ayağının üzerine yorulmuş bir biçimde soluk alıp veriyordu.

İkiside nefes kesen bir kavga etmişlerdi. Dövüşmeme rağmen en çok benim nefesim kesilmişti.

Aslında yalan yok korkmuştum.
Fakat bı güvenim vardı.
Arene güçlü bir güvenim vardı.

Aren hırıldayarak Murat'a bir şeyler söyledi. Kurt diliyle söylemişti.
Muratta zoraki ona cevap verip bir hırılti çıkarıldığında. 
Aren yere yığılarak insan formunu döndü.

Allah'tan altında nerden geldiğini bilmediğim bir boxer vardı.

Ellerini yere koyup destek alırken. Muratta insan formuna geçmişti.

Allahim sen ne güzel yaratıyorsun 8 tane karın kasi olan insanlari rabbim.

O vücut neydi?
Zayıf ince bir insanın 10 yılda yapmayi planladığı kasli bir vücutlari vardı.

Arenin vücudu vardı.

Gerçi onlarin kurtadam olmasındanda kaynaklı olabilirdi bu ama her neyse. Şuanda düşünmem gereken başka şeylerdi.

"İşini bitirmeden git buradan Murat" dedi Aren ayağa kalkarak.

Cidden çok kötü dövüşmüşlerdi.
Hele bu dövüşün büyülüğünu görmekle kalmayıp Murat'ın ve Arenin sırtında olan pençe izlerinden kolaylikla anlayabiliyordum.

"Gidicem.... Gidicem ama geri gelecem." Dedi murat adımları geri geri giderken.
"Merak etme yine mükemmel bir şekilde karşılariz" diyip Arende ayakalandı.

Murat başını bana çevirip son bir bakış attı ve hızla koşarak ormanin gözlerim kadar yeşil olan ağaç dallarinin ardında kayboldu.

Ben öylece arkasından bakarken merdivenden gelen sesle dikkatimi oraya verdim.

Aren yavaşça merdivenlerden çıkmaya çalışıyordu.

Hemen yanına koşup kolunun altına girdim.
Bir elimle elini kavrarken diğer elimlede belinden tutuyordum.

Hiç bir şey söylemeden açık olan kapıdan içeri girdik.

Savaş bitmişti.
Aren gardıni indirmisti.

Onu koltuğa bırakıp hızla mutfağa koştum. Küçük arayışımdan sonra cam bir bardak alip musluğu açtım.
Bardak dolduğunda suyu kapatıp koşar adım Arenin yanına geldim.

Suyu ona uzattığımda, beklemeden elimden alıp bir dikişte bitirmişti.

Bardağı elinden geri alıp sehpaya bıraktım.

Yanına oturduğumda derin bir nefes alıp kafasını geriye atarak gözlerini kapattı.

Ciddi anlamda yorulmuştu.

...

Nefesleri düzene girerken ben yüzünü seyre dalmıştım.
Büyük,keskin yüz hatlarına sahip olan biriydi.
Bakanın dönüp bir daha bakacağı türden.

"Neyi inceliyorsun?" Diyerek gözlerini açtığında utanarak, telaşla önüme döndüm.

Yine o muhteşem kahkahasi ile küçük bir kahkaha attığında dahada kızarmıştı.

"Şaka yapıyor bu yakışıklılga istediğin kadar bakabilirsin" böyle demesi ile sinirlendim.

Alfa olduğu için mi bu kadar küstahtı?

"Bir söz geldi aklıma" dedim başımı kaldırarak.
"Neymiş o? Güzele bakmak sevap mı?" Diyip dalga geçti eğlenerek.
"Cik" diyip cıkladım.
"Uzaktan kusrusz yakından lüzumsuz diye" dediğimde Gülen yüzü solmustu.
"Ayrıca güzele bakmak değil. Güzel bakmak sevap" diyerek ayaklandım.
Kaşlarını havaya kalktığında bir adim atmıstım.
"Birde-" derken bileğime sarılan uzun parmaklarla kendimi onun kucağında bulmuştum.

Düşmem ile başlarımızin arasında bir kaç sancim vardı.

Alnını,alnima yaslayıp beni belimden tutarak iyice kendine çekti.

"Hmm öyle mi küçük kız?" Dedi muzip bir sesle.
"Öyle" dedim. Kalkanimi indirmek istemiyordum ama sınırlari çok zorluyordu.

Çenesini hafifçe kaldırdığında, dudaklarımızin arasındaki mesafe dahada kısaldı.

"Öyle?" Dedi tekarar sorarca.
Küçük hareketlerle başımı salladım.
"Evet" diyebildim. Ama kalkanim kırıkıyordu.
"Hımm" diye mırildadı.

Kalkanımi tamamen düşürmemi bekliyordu.

"Aren-" dememle dudaklarımızin arasındaki mesafeyi kapatmasi bir oldu.





Ruh Eşi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin