50."Yoktu"

5.3K 358 44
                                    

"BIRAKIN BENİ!" Dedim kükreyerek.

Ayaz ile yiğit beni kollarından tutmuş yatağa yatırmaya çalışıyor esinde kapıya yaslanmış bekliyordu.

"Aren bi sakin ol abicim dur! Alacaz Devini bir sakin ol!" Dedi Ayaz.

"NE SAKİNİ LAN! NE SAKİNİ! BIRAK BENİ! KÜÇÜCÜK KIZI KORUYAMADINIZ MI! HE BEN SİZE NİYE GÜVENİYORUM!" Diyip tekrardan onlara yüklendim.

"Sssttt doktor geliyor sessiz olun!" Diyerek esin uyardı bizi.

"S!KERİM DOKTORUNU ÇEKİLİN YEMİNİM OLSUN Kİ HEPİNİZİ SÜRERİM ORMANDAN!" dediğimde ikiside kollarımı hızla benden çekmişti.

Tam kapıya doğru bir adım atmıştı ki  esinin kapıdan çekilmesi ile içeri doktor girdi.

"Neler oluyor burda?" Diye şaşkın, çatık kaşları bizi süzdü.

"Aren bey siz nasıl kalktınız bu haliniz ne?" Dediğinde ona anlatacak durumun yoktu 

"Çekil önümden!" Diyip onu sertçe ittirdim ve odadan bir hışımla çıktım.

"AREN DUR!"
"AREN BEKLE!"

Arkamdaki sesleri duymazdan gelerek asansöre bindim.

Devini, benim gelinimi nasıl alırlardı?
Üstelik benim yalvarmam için.

Yani benim yüzümden onun canını nasıl yakarlardı?

Murat, ilk başta beni bütün orman halkına cani,acımasız bir Alfa olarak gösterdi.

Kardeşini öldürdümüş, pardon sahte kardeşini öldürmüş bir Alfa.

Şimdide yalvartıp beni tahtımdan indirecektı.

Ben asla yalvarmazdım!

Asla!

Kim olursa olsun.

Bir tek kişiye yalvardım oda Devindi.

Ama Devin için...

Asansörden indiğimde hastanenin otoparkina koşar adım gidiyordum.

Şuanda yaramın kanaması umrumda değildi. Dikişlerimi patlaması.

Hatta arabanın kan olması.
Devinin gelinliği kan olmuşken,
Arabanın batmasından mı endişelenecektim?

Şimdi gidecektim.
Gidecektim ve o iti benim olanı almaya çalıştığı için s!kicektim.

Gaza yüklediğimde hızlıca otoparktan çıkış yaptım.

Ardından ana yoldan orman yoluna saptım.

İsterse yerin yedi kat dibine girsin, isterse Göğün en tepesine çıksın
Yinede onu bulup öldürecektim.

Sabah oluyordu.

Dün bu saatlerde düğünüm için heycanlıydım ve Devinin yüzünü izliyordum.

Ama şimdi onu bulmak için ormanda
Her yaprağın altına bakıyorum.

Arabadan indiğimde ağaçlar yüzünden daha fazla ileri gidemeyeceğımi anlayıp yürümeye karar verdim.

Canı yanıyordu. Hissediyordum.

Ruhumun yaşadığını fakat nefes almadığını hissediyordum.

Üzülüyordu. Benim için üzülüyordu.

Çok istedim.

Burdayım küçük kız demeyi,

Çok istedim.

Desem duyar mıydı?

Hisseder miydi?

"DEVİN! BURDAYIM KÜÇÜK KIZ!" diyerek bir hevesle bağırdım.

Bir ses gelmesi umuduyla,

Bekledim.

Ormanı dinledım.

En uzak kokukarı aldım.

En yüksek yerkeri gördüm.

Yoktu.

Devin yoktu.

Sinirim, vücudumu ele geçiriyordu.
Korkum, ormandan büyüktü.
Sevgim ise onun bana olan sevgisinden, daha güçlüydü.

Hislerim, hislerini, hissediyordu.

Yoktu.

O neşe saçan sesi,
O inatlasan fikri,
O çabuk sinirlenen duygusu yoktu.

Yoktu işte,

Devin yoktu!

Kendi ormanımda benim olan bir şeyi bulamıyordum.

Siz,galerinizde olan çok sevdiğiniz bir fotoğrafı nasıl bulamazdınız?

Siz, konuşacağını kişinin ismini rehberde nasıl bulamazdınız?

Siz,telefonunuzun flaşınin yerini nasıl bulamazdınız?

Ben neden bulamıyordum?

Benim olan şey, ne bir isimdi ne bir fotoğraf nede bir ışık.

Ben Ruhumu bulamıyordum.

Ben,beni bulamıyordum.

Murat'ın ona dokunması düşüncesi beni deli ediyor,çileden çıkarıyordu 

Nasıl diyordum!

Nasıl alır, onu benden!

Nasıl dokunur?

Ben onsuz bir saniye geçiremezken,
O onun kokusunu alabilecek kadar nasıl yanında olabilir?

O benim küçük kızımdı.

Ve kızıma hangi it dokunuyordu!(?)










Ruh Eşi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin